İçimin içime sığmayıp bahara kucak açtığı an,

Varlığım aidiyet buldu coğrafya dâhilinde

Yaşamak anlam kazandı otoritelere inat

Keşke yalnız düşlerimde kalsaydın.

İçimin içime sığmayıp Galata’dan süzüldüğü sabah,

Seni ve insanlık bahsimi sorguladım,

Davalardan savuşamadı hâlet-i ruhiyem,

Keşke yalnız karşılaşmış olsaydık.

İçimin içine sığmayıp rıhtımdan kanatlandığı gün,

Yaşamak bahsinden martılara söz açtım.

İnatçı ve tamahkâr gözyaşlarınla, yıkadım bütün sokaklarını şehrin

Keşke yalnız konuşmuş olsaydık.

İçimin içine sığmayıp kavgalara tutuştuğu o gece,

Yer ile göğün arasında bir yerlere sıkıştım.

Ruhum terk eyledi senin bedenini,

Keşke yalnız sana aşık olsaydım.

İsa Tekin

Bana iyi diyen dostlar,
Kurban olayım demesinler
İyi dediğin kısa yaşarmış 
Beni bu genç yaşta öldürmesinler
Akan sular geri çevrilmiş mi hiç?
Giden günler gelmiş mi hiç ?
Kul hata etmiş de  Hak affetmemiş mi hiç?
Gençlikte beni can kaygısına düşürmesinler
Girsem cenk meydanına da yağıya ateş salsam
Kürsülere çıksam, kamu aleme sövsem saysam
Gül bahçesi gibi güzel bahçesinden güzel seçsem
Hak divanında  kardeş, başımı eğik etmesinler
 

Gelecek kaygısıdır gönülleri kan eden
Dostun sesidir bizi kötüden çıkarıp has eden
Bir toprak üstüne  de beyazdan  saten 
Bizi anadan babadan ayrı koymasınlar
Berat böyle gider dünyanın işi
Dünya dünya değil  deve dişi
Bir dişi canda gör kendini 
Sevdiğimin gözünü yaş etmesinler 
Berat Şendil

bu uzayıp giden puslu günlerin akşam üstleri
gölgenle raksa durunca anladım
ben bu dünyaya sana yenilmeye gelmişim

ellerin yüzümü çalıyor
ellerin ben yüzümü ararken bir soluk bahşediyor
bir soluk atların arkasından sana yetişmeye çalışıyor
küller kıvılcım diye yalvarırken
ben sende yangınları seyrediyorum
giderek büyüyen, giderek sevgi gibi büyüyen
tavan çatlaklarının arasından bir ışık
beni her sabah sana doğru itiyor
saçlarına bir ay, bir gezegen değmiş
parmaklarının arasından yaşamak süzülüyor gençliğime
ben bu dünyaya sana yenilmeye gelmişim

bakışlarını kaçırma
bakışlarına birkaç yaşamak ve birkaç ölümüm sığıyor
bir şarkıya eşlik ediyorsun
bir pikabın iğnesi havsalamda dolaşıyor
kelimeler ağzından
dünyanın yaradılışından beri
aheste aheste dökülüyor
onları adem’den bu yana biriktiriyorum
seni dünyanın çatısında dansa kaldırıyorum
bana öfkelenen kurda ve kuşa birer masal bağışlıyorsun
göğsüme bastırdığım bir çakı oluyor gülüşün
örtündüğümüz perdeye kar düşüyor
seni görünce ay düşüyor
seni görünce güneş kaç tane ben varsa içine düşüyor
ben bu dünyaya sana yenilmeye gelmişim

birkaç şiire beş ilim yazdım
saçlarımın beş beyazı var
beşine birer bakış yaz
kirpiklerinin gölgesine asılacak birer ayet gibi
göndere çekilecek bir bayrak gibi
sallanıyorum sokaklarında
bir çıkmazdan bir başka çıkmaza
hayranlık besler gibi
o ok gibi kirpikleri kime taşıtacağını biliyor tanrı
siyah geceyi saçlarına örttüğünde
bir kere daha iman ettim
maviden bile güzel
ben bu dünyaya sana yenilmeye gelmişim

Alperen Alparslan Gözen

Bu savaşta gök rengi orkideler yenikti
Sükûnet mi diyor, köşe bucak kaçtığın?
Yoksa dilsiz mi, tahakkümle kuşattığın?
Gövdemden dizlerime damlayan kanların
Güvercin kanadına âhı vardı, bilirdim.

Karanfil çığlıkları yüzerdi derimi
Bir an gelir, mahşerim feryâd figân peydâydı
Zühre’den beyâbâna çocuksu düşler kurardım
Kuytu bir köşeden hallice, yangınsız bir vuslatın
Güvercin kanadına âhı vardı, bilirdim.

Prangalardan bozma dikenli bir çiçekti
Karanfildi, nergisti başıma taktığım
Yük müydü, elzem mi galibiyetsiz savaşım?
Bir yazın pençesinde kar tanesine uzaklığın
Güvercin kanadına âhı vardı, bilirdim.

Gidilecek diyarlarda değiliz balam,
Kalmak yalnız bize yazılmış
Bir adım atsam
Bin kurşun biter hemen göğsümde
Deler geçer tüm gençliğimi
Kurşunlar yalnız bize dizilmiş
Soğuk hançer nefesli düşler büyüttüm
İstibdadın gölgesinde
Hürriyet ateşi bu balam,
Destanlar uyandırıp
Prangalar yaktıran
Enverî bir umut kaplar beni
Ne çare yasaklar bize yazılmış
Bir yılkı devrilir göğsümde
Ve bir şahin vurulur göğümde
Çeğen Tepesi'nde bir gece
Bin mitralyöz ve yalnız bir demir pençe
Bir yiğit
Küheylan çatlatır asaleti
Yedi ceddin hilâli
Vurulup düştüğünde,
Ölüp de yenilmemek bize yazılmış…
Tuğba Şahin

Büklüm büklüm ırmaklar,

Ormanın ortasında begonviller,

Burnumda bembeyaz rayiha,

Kucağında bir buket sümbülteber,

Aklımda toz, duman, bir yıkım,

Kim verdi bilmem imar iznini,

Ve dur dedi bir terennüm,

Kutsiyet addettim utanarak,

Tanrım affet beni.

Sana diyorum, ha gayret,

Ellerimiz birleşirse bulacağız ideali,

Birlikte gökkuşağından bahsetmeli,

İşitmeliyiz rüyalarımızda çocuk sesleri,

Ve yaz günü hafif bir esinti,

İçimizde heyecanlı bir ürperti,

Neyin nesiydi bu çarpıntı

 

İsa Tekin

Ben Leyla'yı bulmadım, bulmadı beni Leyla
Yok nasipten ötesi buluştuk biz Leyla'yla
En tatlı rüyanın en tatlı yeriymiş gibi
Bebek dişleri kadar yeni beyaz elleri
Çehresi tazeledi yorulmuş gözlerimi
Gözümde tüten oymuş çeyrek asrın özlemi
Şarkılar bahçesinin durup tam ortasında
İki ceylan görünür kirpikler arasında 
Güler içimde sanki çocuklar koşuşarak
Ey gözler yüreğimi bu ne güzel dağlamak
Eskiler yanık sevda çabuk geçer demişler
Sevdanın yasasında geçmek yok bilmemişler
Nem varsa ondan başka unutmak utanç mıdır
Onu hatırlatmayan şiirler arınç mıdır
Sarar bir yavuz sızı ince ince içimi
Sevda pınarlarının haram mıdır içimi
Leyla'ya ağrıyorum ağrımak günah mıdır
Ay tutulmasıdır bu izlemek mübah mıdır
Çalkanır delikanlı damarlarımda kanım
Âlemde bir o vardır bir de ben var sanırım
En tatlı rüyanın en tatlı yeriymiş gibi
Bebek dişleri kadar yeni beyaz elleri
Ben Leyla'yı bulmadım, bulmadı beni Leyla
Yok nasipten ötesi buluştuk biz Leyla'yla
Tayfun Öztürk
elimize aldığımız kitaplardan mıdır bilmem böyle sıkışmamız 
yoksa yine tekrara mı düştü cümlelerimiz 
diyalogları parantez içinde kurmayı alışkanlık hâline getirdim 
zira konuşmak bir 0 
sınıflarımız yan yana olsun üst üste olursa sınıf atlamak zor bu memlekette 
kast sistemine geçtiğimizden bihaber misin yoksa sen yine 
 
güncelerimizin konusu ayrı (ki benim yok) 
geçelim günceleri günler bizim için mesele 
geceler de olur aynı okun iki başı ikisi de 
 
sitelere sıkışmayalım (rezidans yapılmış karşı mahalleye) 
ne fark eder yapmıyoruz ki biz bale 
hiç fena olmazdı aslında şu papağana bir vale 
          (koy gitsin koylara göçelim otelleri güzel olur diye) 
 
geçmişe bakmak ne fenadır zira sinirlenir kendinden ibaretler 
          (marsta yaşam keşfedilmiş) 
zaten bize bura uygun değil 
Ekrem Müftüoğlu
Şakayık derer gibi
Bir savaş meydanının
Uğursuz şafağından
Akşamüstü, mağribî
Çekip almak ansızın
Güneşin duvağından
Ona bakmak - sincabi
Geceyi saran yangın
Kızılı yanağından
Ruhum Gayya'nın dibi
Gözlerim darmadağın
Baktıkça uzağından
Düşmüş - kimin nasibi?
Bir damlacık bir kadın
Tanrı’nın dudağından
M.Bahadırhan Dinçaslan