Nefes

Boğulan martıların sancılı çığlıkları,

Def ediyor yok oluş sözcüklerini bu yuvalarda.

Yoksul gezen bir akşamın merhabasını;

Batırmasın akşam güneşi,

Boğmasın beni görünmeyen karanlık,

Suskun kalemler çizmeye başlasın dertli tenhaları.

İşte yüklü bir sevda doğuyor bizim kalemimizden.

Mürekkepler akarken denizlere bu diyarlarda,

Yeni bir savaş başlıyor kâğıtlara doğru,

Sancılı süreçler yeni bir vücut hayal ediliyor bu karalarda.

Hercai kuvvetlerin gönlüne düşen ufacık bir sevgi damlası,

Gökten süzülüp düşüyor yüz üstü bir ağaç yaprağına.

Bir bedeni sarıveriyor sonrasında yükselerek.

Kucak açıyor sessizce duran, sağırlık mertebesine hak kazanmış fil sürüsüne.

Bu eller bir rüya değil de seninse eğer,

Ölmekten beter edilmiş farklı bir hayal görmek istemem ben.

Sana uzanır her hücrem ve seninle kanat bulur her sözcüğüm.

Kalemimden usulca savrularak sana dayanır benim her seccadem.

Kervanları itekleyip geldim buralara kadar,

Sensizliğin anlamında farklı kabuslar var.

Koca bir çölün ortasında bir damla su bekledim yüzyıllarca,

Kalemim nihayet etti senin dokunuşla, en sonunda.

Farklı bir serap, farklı bir düş, farklı bir hayat bu.

Seninle yüz bulup öpmek istediğim her toprağın adına,

Kalemimi işledim, senin adınla kavrulsun hayalin boyunca.

Tarif ettiğim şey, farklı bir nefestir senden sonra.

Her nefesimi seninle veriririm bu bedbaht cihana.

YAZAR

İrem Yılmaz

EDİTÖR

Sinem Saka

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir