Felaket Tellallığı
Bu yazıda sizlere felaket tellallığı yapacağım. Madem ki memleketimiz artık bir cehennemdir o hâlde ifrit kesilip bu cehennemin hakkını vereceğiz.
Balkan Savaşları, Türk milletinin oluşumunda oldukça önemli bir rol oynadı. Yaşanan büyük felaket, soykırım; yurdundan sürülen insanların hayatta kalma içgüdüsünü tetikledi ve birbirlerine daha da yaklaştırdı. Ardından gelen aralıksız savaşın nihayetinde Türk milleti modern bir ulus olma yolunda ilerlemeye başladı.
Bugün yaşanan manzara da benzer; yangınlar ve diğer konularda devletin acizliği insanları tetikliyor.
Herkes bu yangınların yarın bir gün yaşadığı muhitte de olabileceğinin farkında, elinden geldiğince bölgedeki insanlara yardımcı olmaya çalışıyor. Bu insanların bir kısmı belki geçmişte AKP’ye oy verdi belki gelecekte tekrar oy verecek olanlar var. Bu artık bizim için bir mesele değil, elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Ancak bununla beraber Erdoğan karşıtları ciddi anlamda güçlendi. Afetzedeye çay atmak gibi ilginç bir hobi edinen Erdoğan’a karşı muhalif belediyeler afet bölgesi için tüm imkanlarını seferber ettiler.
AKP’nin bilinçli, planlı ve gayet becerikli kötü yönetimine karşılık muhalifler de aynı şekilde iyi yönetimle karşılık veriyorlar.
Muhalif blok artık kendi devletini kurmuş gibi hareket ediyor. Zira Erdoğan’ın böldüğü ve kendine ayırdığı devlet, cingöz pazarlamacılıktan başka bir şey yapmıyor. İnisiyatifi ele alan insanlar ise sorumluluk sahibi olması gerekenlere git gide de bileniyorlar.
Zira başımıza gelen felaket sadece yangınlar değil; memleket yanarken üstümüze çay fırlatanlar da bir felaket, doğu sınırlarında açık kapı politikası uygulayıp kazara batı sınırını geçenlerin Yunanistan tarafından öldürülmesine göz yumanlar da bir felaket, ABD’nin Türk askerini Afganistan’a bekçi diye dikmek istemesini kendine yedirip yangınlar için yardım isteyen sıradan vatandaşa demediğini bırakmayanlar da bir felaket, sığınmacıları hem Avrupa’ya karşı bir tehdit unsuru olarak kullanıp hem de Avrupa’dan sığınmacıları Türkiye sınırları içerisinde tutmak için utanmadan rüşvet alanlar da bir felaket, salgınla mücadeleyi olabildiğince kötü yönetip bunu sosyal hayata müdahaleye çevirenler de bir felaket…
Velhasıl biz sıradan vatandaşlar ise felakette ortaklığı iliklerimize kadar hissediyoruz. Bu ortaklık eğer devam ettirilebilirse Erdoğan’ın paramparça etmek için yıllardır uğraştığı Türk milletinden, tahmin ettiğimizden fazlasını kurtarabiliriz. Elimize geçen inisiyatifi doğru kullandığımız takdirde sevinçte de ortaklık yaşayacağımız günler gelecek.
Göğü duman kaplamış, gökyüzümüz kesif bir karanlığa boğulmuş olsa da bu karanlığın ardında bir Türk şafağı olduğuna inanıyorum. Bu inancım sadece kırılgan bir umuttan değil duyduğum sarsılmaz öfkeden kaynaklanıyor.
Yazının başında felaket tellallığı yapacağım demiştim; bahsettiğim felaket bizim için değil karşımızdakiler için olacak. Türk gençlerinin kaybedecek bir şeyi kalmadı ancak karşımızdakilerin kaybedecek çok fazla şeyi var ve kaybedecekler. Biz milyonlar da olsak bir avuç da olsak hatta tek kişi bile kalsak öfkemizde, kavgamızda kararlıyız.
Birbirimize ses olacağız, el uzatacağız. Hiçbir şey yapamazsak birbirimizin derdini dinleyeceğiz. Birbirimizle konuşacağız. Konuştukça göreceğiz ki yapayalnızız zannettiğimiz yeryüzünde aslında oldukça kalabalık bir kitleyiz. Birbirimizden güç alacağız. Kimseden medet ummadan kendi göbeğimizi kesmeyi öğreneceğiz.
İşte bu karşımızdakilerin felaketidir.
Başaracağız.
YAZAR
Semir Yapıcı
EDİTÖR
Sinem Saka
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!