Sahipkıran

Söyle kılıcıma
Şafağın aydınlığında parlatıcım onu
Gözlerin kalkanlarımızı gündüz gibi aydınlattığında
Biz aynı hikâyenin kahramanları gibi kükreyeceğiz
Ufukları fethettiğimizde
Ozanlar sazın telini vuracak
Fırtınada kopan bir ağaç misali

Doğudan getiriyorum en değerlini
Altın bir kaftana sarılı cesedini
Hangi vezirin parmağıydı
Yahut hangi şahın başıydı
Masalcının anlattığı…
Çınara asılı şimdi her biri

Gazap sütunları yükseltiyor kibrin çatısını
Nehirlerde altın saçlı kızlar
İpek bir umuda bağlı belleri
Yanıyor beyaz surlar

Çağırıyorlar öfkeyle
Söyle onlara
Ormanın derinliklerinde
Atalarımızın cesetleri üzerinde
Göğe yükselen ağaçlara
Bin yıllık çınarlara
Bir kibrit lazım bana
Keskin dişleri ile övünenlere
Pençesiyle kayaları ezenlere
Kibrit arıyor bir adam
Ve yaşlı bir kadın soruyor

Duydun mu zincirlerin sesini
Duydun mu ateşi çalanı

Öfkeli bir ruh
Durgun bir zihin
İşte böyle çıtırdar kadim bir çınar

Olimpos’un efendilerine karşı çıkıyor bir yiğit
Bir adam tebessüm ediyor
İlgisizlik çukurundan
Kaldırıyor fenerini aramak için
Ateşi çalanı
Ama kime satacak
Kaç para eder bir ateş
Kibrit kaç akçe eder
Diye bağırıyor geceye
Bir fener, bir ruh diye sesleniyor karanlığından yiğit
Al fener ve al bir ceset
Kaç para eder bir zafer
Binlerce fener ve binlerce ceset
Diyor karanlığından yiğit
O zaman söyle kadim ormana
Burada var birkaç yüz ceset ve fener
Ve ben varım
Binlerce eder.

YAZAR

Cengizhan Selçuk

EDİTÖR

Zeynep Gökçe Azman

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir