Gücün Medyası Yerine
Medyanın Gücü

Medya mensuplarının sorumluluk ve özgürlüklerinin dengelenmesi ve medya üzerinde oluşan bilgi kirliliğinin önlenmesi için neler yapılabilir?

Demokratik, özgürlükçü ve insan haklarına dayalı sistemlerde medyalar, halkın olaylardan haberdar olmasını sağlayacak en önemli araçlardır. Medya, her geçen gün hayatımıza daha fazla girerek etkisini ve işlevini artırırken toplumsal değişim ve dönüşümün doğal bir sonucu “yabancılaşma” ve “yalnızlaşma” gibi toplumsal süreçlere/sorunlara hız kazandırmış ancak aynı zamanda da insanların vazgeçilmez dostu konumuna gelmiştir. Toplumun medyayla bu olumlu etkileşiminden dolayı medya, doğruluk ve güvenilirliğini yavaş yavaş yitirmeye başlamış ve hak, sorumluluk kavramlarını birbirinden ayırıp sorumluluklarını üstlenmekten vazgeçerek sadece haklarını gözetmeye başlamıştır. Medyada meydana gelen değişiklikler kişi haklarının ihlali, kişisel çıkarlar, yalan haber, çeşitli manipülasyonlar yani seçme ve ekleme yoluyla bilgileri değiştirme vb. olarak sıralanabilir.

Basın veya iletişim özgürlüğü, ifade özgürlüğüne sıkı sıkıya bağlı bir kavramdır ve anayasanın vazgeçilmez kurallarındandır. Bu özgürlüğün yanında toplumun kabul görmüş, kültürleşmiş ahlaki değerlerinin ve siyasi kurallarının ihlal edilmemesi gerekmektedir. Görsel ve işitsel basının iletişim özgürlüğünün kapsamı da “3984 sayılı Radyo ve Televizyon Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun”da belirlenmiştir. Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde “Herkes bilgi edinme, haber alma, özgür düşünce, ifade ve serbest eleştiri hakkına sahiptir. Düşünce ve ifade özgürlüğünün kullanılmasının başlıca yolu olan basın ve yayın özgürlüğü temel insan haklarındandır. Bu hakların demokratik hukuk devletinde anayasal güvence altında olması esastır” kuralı “insan ve yurttaş hakkı” başlığı altında düzenlenmiştir.

Demokrasinin vazgeçilmezi olan medyanın, görevlerini yerine getireceği anda topluma, devlete ve sisteme sağlayacağı destek göz ardı edilemez. Fakat vatandaşın bilgilenmesi yeterli değildir, aynı zamanda medyada objektif olarak eleştiri ve yorum da yapılması gereklidir. Çünkü vatandaşın, tartışmalara bizzat katılıp bulunduğu milletin medeniyet seviyesini yükseltmesi için siyasal bir düzenin içinde olmaya ve kendini en başta medyada ifade ve temsil etmeye ihtiyacı ve hakkı vardır.

Medyanın vereceği doğru, yararlı bilgiler ve haberlerle vatandaşı düşünmeye, problemlere çözüm bulmaya sevk etmesi gerekir. Bunun yanında medyanın “denetim” ve “gözetim” görevleri de vardır.

Demokrasinin işleyebilmesi ve insan haklarının zenginleşebilmesi bakımından birçok yöntem bulunmakla birlikte bunların en önemlisi kamuoyu denetimidir.

Herhangi bir konuda verdiği olumlu bilgi ve haberlerle toplumu duyarlı olmaya yönlendirmeye çalıştığı gibi sistemdeki usulsüzlük ve yanlışlıkları da bildirerek ortak hassasiyetlerin gelişmesinde katkı sağlar. Medyanın bütün bunların yanında toplumun seviyesini belirleyen en önemli faktör olan gençler ve çocukları sosyalleşmeye sevk etmesi de gerekir. İşte burada devreye, medya mensuplarının sorumluluk ve özgürlüklerinin dengeli bir biçimde işlenmesi ve medya üzerinde oluşan bilgi kirliliğini önlenmesi giriyor.

Peki dünyada genellikle genç nüfusun fazla olmasından dolayı medyanın güvenilirliğini arttırmak, medya mensuplarının sorumluluk ve özgürlüklerinin dengeli bir biçimde işlenmesi ve medya üzerinde oluşan bilgi kirliliğinin önlenmesi gerektiğinde nelere başvurulabilir?

Medya mensuplarının sorumluluk ve özgürlüklerinin dengede tutulması için bulunduğumuz ülkenin hukuk kurallarını doğru bilerek ve bunlara uyarak sağlayabiliriz. Hukuk kurallarına uyulması gerekiyor diyoruz ama aynı zamanda hukukun da kendini değişen toplumun gelenek, inanç, yaşayış biçimine göre yenilemesi gerekir. Örneğin anayasamızda “Suçluluğu bir yargı hükmüne bağlanana kadar kişinin masumiyeti esastır ve soruşturma evresi gizlidir. Bu nedenle, soruşturma evresinde gözaltındaki bir kişinin ‘suçlu’ olarak kamuoyuna duyurulmasına, basın önüne çıkartılmasına, kişilerin basınla sorulu cevaplı görüştürülmelerine, görüntülerinin alınmasına, teşhir edilmelerine sebebiyet verilmez ve soruşturma evrakı hiçbir şekilde yayımlanamaz.” hükmü vardır. Hükme göre, soruşturma ile ilgili bilgi ve belgelerin kamuoyu ile paylaşılmasının önüne geçilmek istenmiş, soruşturmanın da sağlıklı bir şekilde yürütülerek delillerin güvence altına alınması amaçlanmıştır.

Ancak günümüz teknolojik şartlarında gizliliğin çok da kolay olmadığı görülmektedir. Hukuk gelişen olaylara göre tedbir alabilmeli ve kendisini yenilemelidir. Medyanın haber arama refleksi, toplumun olaylardan haberdar olma arzusu ve iletişimin kontrol edilebilirlikten çıkmasıyla bazı bilgilerin de gizlenmesini imkânsız hale getirmiştir. Teknolojiye ve medyaya bu kadar bağlı kalmamızın sebeplerinden biri de dünyamızın sürekli büyümesi, bilimin gelişmesidir.

Bunun yanı sıra ülkemizdeki eğitim kalitesini arttırmak da elzemdir. Sosyal medyanın başkalarının özgürlüklerini kısıtlamaya başladığı yerlerde sınırlandırılması, kişilik haklarına yapılan saldırılarda ve devletin işleyişini önleyecek doğruluğu söz konusu olmayan haberlerde caydırıcı cezalar verilmesi gerekir. Bunların hepsinin yanında halkın gelenek ve göreneklerinin sürdürülmesi için okullarda verilen eğitim şekillendirilmelidir. Okullarımızda ki eğitim sistemine sık sık değinmemin sebebi ise Atatürk’ün dediği gibi “Bir toplumu yeşertecek ve büyütecek olan nesil genç nesildir.” sözünü her görevimin başında kendime hatırlatmamdır.

Bu kirliliği medyaya karşı medyayı kullanarak da önleyebiliriz. Şu an mevcut medyayı eleştirip iyileştirilebilmesi için kendimce önerilerimi sunduğum bu yazıyı da 21. yüzyılda ifade vasıtalarının değişmesi sebebiyle sizlere medya aracılığıyla ulaştırıyorum. Sunduğumuz önerilere rağmen medya mensuplarının sorumluluk ve özgürlüklerinin dengelenmesi ve medya üzerinde oluşan bilgi kirliliğinin önlenmesi gerektiği takdirde bunu sağlayamıyorsak en önemli silahımızın kalemimiz ve dolayısıyla da ifade kabiliyetimiz olduğunu unutmamamız ve sürekli olarak hatırlamamız/kullanmamız gerektiği kanaatindeyim. Çünkü fikriniz isterse dünyanın en önemli fikri olsun, bunu ifade edemedikten sonra hiçbir önemi yoktur.

YAZAR

Merve Vural

EDİTÖR

Ekrem Müftüoğlu

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir