Evsizin Anatomisi

Ev, dönülmesi gereken bir yerdir. Birey üzerinde bağlayıcılığı vardır. Evsiz yahut yersiz yurtsuz olanın ise döneceği bir yer yoktur, o yüzden bağlandığı bir yer de olmaz. Felsefenin yolda olması gibi evsiz olan da sürekli yoldadır. Ev, bir yapımcılık çağrıştırır ancak ev yıkılabilir ve enkaz yaratır. Evsiz ise daha ziyade yıkımcıdır ancak bizzat kendisi yıkılmaz, ölebilir. Doğanın kanunudur: Doğan, elbet ölür. Ölmeyip kalan eskir, eskiyen kendini yenilemezse çürür. 

Evsiz olanın gücü hareket kabiliyetine bağlıdır. Klasik manada eve sahip olmayan ama bir yere, bir şeye bağlı kalan birey de yıkılabilir. Zira bunlar da bir süre sonra eve dönüşür, pranga olur. Bazen bu somut bir şey olmaz. İnsan, kafasının içindekine bağlanır ona esir olur. Misal, fikrine aşık olanlar fikrine o kadar bağlanır ki fikrinin nefes almasına izin vermez, en sonunda fikrinin çürüyüp yok olmasına neden olur.

Evsizler dışında kahramanlar da zaman zaman yola çıkar ancak kahraman ya evini korur ya da evin iyiliği için yolculuğa çıkar. Evsiz olanın hareketi ile kahramanın hareketi aynı saiklerle olmaz. Kahramanın yolculuğu nihayete ermek ister, evine dönerse hikâyesini kendisi anlatır. Dönemezse de kulaktan kulağa anlatılan bir hikâye olur. Evsiz olanın hikâyesi ise tamamlanmak istemez, sürekli yazılmak ister. Yazıldıkça yenilenir, sürekli hareket eder.

Tabii evsiz olan zaman zaman bir yerlere sığınır. Sığınak ile ev farklı şeylerdir, sığınak genelde gelip geçer. Evsiz olan sığınakta gereğinden fazla kalırsa savunmasını kaybeder, sığınağı en büyük düşmanı olur. Eğer bir sığınak gelip geçici değilse orası artık evdir. 

Evsiz olanın savunması hareketidir. Hareket kabiliyeti sayesinde hayatta kalır. Eğer evsiz olan hareket kabiliyetini kaybederse o zaman ölmeye başlar.

Evsizlik her zaman doğuştan gelmez. Bazen insan evini kaybeder/terk eder ve bir yola çıkar, aidiyet hissini kaybeden birey o yolun sonunda ne olacağını bilmeden hareket eder. Bazen bu yolculuğun amacı yeni bir ev, yeni bir aidiyet bulmak da olabilir ancak bulunan genellikle beğenilen olmaz. Bu yüzden yolculuk hep devam eder. 

Bu noktada, benim de dahil olduğum günümüz milliyetçi gençlerini evsiz, yersiz yurtsuz sayabiliriz. Evimiz olarak gördüğümüz oluşumlardan bir şekilde ayrıldık. Daha sonra yeni bir ev inşa etmeye çalıştık, olmadı. İnşa etmeye çalıştığımız bir sığınak oldu, biz yola devam ettik. İlk ev yarı işgal edilmiş hâlde, sığınakta kalanlar fikirlerine âşık bir gruba dönüştüler. 

Durmayanlar ise hâlâ yoldalar. Hareket kabiliyeti gitgide artıyor. Ancak henüz yıkıcı ve bu yıkımdan yaratıcı bir kuvvet meydana gelmiş değil. Bunun için bir birliktelik gerekiyor. Tarihte bu tür kuvvetleri harekete geçirenler önce kendilerine benzeyen ama benzediği kadar farklı olanlarla birliktelik sağladılar. Bunun son örneklerinden birisi Atatürk’tü diyebilirim. Atatürk’ün aidiyet hissini tatmin edebilecek bir oluşumun mükemmel bir şekilde ve dinamik olarak var olmaması, onun evsiz ve evsizliğine bağlı şekilde hareketli, güçlü olmasını sağladı. Nitekim en sonunda aidiyet hissini Türk milletinin modern, dinamik manada teşekkülünü başlatarak tatmin etmeye yaklaşabildi.

Bugünün milliyetçi gençleri de aidiyet hislerini tatmin edemiyorlar. Bu yüzden yeni sığınaklar yaratmaya çalışıyoruz. Bu sığınaklardan korunmaya değer bir ev, bir yurt çıkabilir. Evsizliğin yıkıcılığından yeni bir ev yaratmak mümkün. 

Burada savruk düşüncelerimi -biraz da çalakalem- bir şekilde toplamaya çalıştım. O yüzden meramımı anlatırken eksikliklerim olmuş olabilir. Mazur görülmesi dileğiyle…

YAZAR

Semir Yapıcı

EDİTÖR

Elif Berra Kılıç

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir