infâz edilmiş umutlar

sen hiç görmedin
bense kahretsin ki içindeyim
bu allâh’ın belâsı
bu iblis yuvası
bu küçük, karanlık, puslu sokaklar
bu her gün azrâil ağırlayan caddeler :

bir değil binbir şeytanın âşikár evidir
ihânetin geceye saplı hançerleridir
bu sis çehreli, pos bıyıklı, pislik herifler
bu is kokulu sokakların müdâvimidir

siyah sakallarından kan damlar onların
ruhları îsâ’dan çok önce gömülmüştür
kalpleri zehirle
kinle, menfaatle doludur onların
vicdanları daha doğmadan taşa dönmüştür

bu sokaklar ki
yaz kış kurumaz nehirdir
akar; kırık düşler, rezil ömürler ve keder
sahte tebessümlerde ne acılar gizlenir
umutlarını çoktan infâz etmiştir fâhişeler

ve senin her dâim
gülümseyen gözlerle bezeli
şen şakrak çehresiyle muhatap olduğun
gülleri, bülbülleriyle huzur bulduğun
o “müşfik, pamuk elli” hayâtın
-işlediği cinâyetlere hiç tanık olmadığın-
işte bu kezzap damlayan fecaattir öteki sureti

bilenler aramaz
arayanlar yine bilmeyenlerdir
çünkü milyonlarca yıl aransa bile bulunmaz
bu semtin sokaklarında
temiz kalabilmiş
-ben dâhil-
tek bir kul
tek bir fiil
tek bir şarkı
tek bir şiir

ve rûhen buraya ait ölülerden
daha geçen hiç olmamıştır
o meşhur, belki de muhayyel
kıldan ince, kılıçtan keskin sıratı

müspet ihtimaller kâtili bu kente
hükümrân olur olmaz gece
nâmusunu yitirmiş
her gözün kirpiklerinde
dalgalanır korkunun
o mel’un kara paçavrası

ve belki cinler, iblisler
hattâ kimi zaman
sözde râhipler bile bilmez
hangi maskenin ardında
aslında kimin saklandığını

her nevisi bulunur burada
insan denilen tuhaflık âbidesinin
kimisi müstakbel maktûl
namlı bir kâtildir kimisi
kimi sinsi bir torbacı
derbeder bir şâirdir kimisi
kimi yolunu bulmak derdinde
bir âdî yankesici
sevdiğince sevilmemiş
bir bahtsız ayyaştır kimisi
ve kimiyse
gecenin köründe
yâhut şafak vaktinde
kaderine destanlar gibi
uzun uzun sövgüler düzen
bu meş’um meskun mahállerde
ruhu son damlasına kadar tükenmiş
hiçbir hâin “hocaefendi”den
gavstan, şıhtan, bîşereften
ve haramzâde ampülden medet ummamış
velhâsıl
çok “kötü adamların arasında kalmış”
ama kötü olmamış
çehresindeki üçüncü hilâle
ve mecburiyetlerine tutunarak
cinnet geçirmemeyi başarmış
tertemiz düşlerini
insanlarına dâir tüm ümitlerini
kim bilir kaç asır evvel
itlerin bile yanaşmaya tenezzül etmediği
bir çöp kutusunda ateşe vermiş
intihâra meyyál bir târih öğretmenidir :
“rütbesi: komiser muavini”

YAZAR

Fatih Oğuz

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir