Savaşa Dair

Si vis pacem, para bellum. (Barış istiyorsan savaşa hazır ol.)

Savaş Kavramı ve Tarihi

İnsanoğlu yaratıldığı andan itibaren çevresiyle mücadele hâlindedir. İlk düşmanı doğa, ardından kendisidir. İklim, yer şekilleri, su kaynakları, afetler gibi doğaya bağlı etkenler, var oluşundan beri insanın hayatını şekillendirmektedir. İnsanoğlu, hayatını devam ettirebilmek ve doğadan gelebilecek tehlikelerde kendisine yardımcı olabilmesi maksadıyla topluluklar hâlinde yaşamaya mecburdur. Bireyler arasındaki fikir ayrılıkları ve bireysel çatışmalar nasıl olağan bir durum ise topluluklar arasında meydana gelen sürtüşme ve mücadeleler de aynı şekilde olağandır. Tarihteki anlaşmazlıkları çözmek için genellikle savaş tercih edilmiştir.

Devletler arasındaki mücadele caydırma ve iradeyi kabul ettirme olarak başlar. Düşman iradeyi kabul etmez ve direnir ise ona karşı yürütülen bütün organizasyonlara “savaş” denir. Savaş, düşmanı iradeye kabule zorlamak için bir kuvvet kullanma eylemidir.[1] Politikanın silahlı kuvvetler vasıtasıyla “muharebe“ aracını kullanarak düşmanın direnme gücünü kırması ve bir daha direnme gücünü elde edememesi hâlinde zafer ile sonuçlanır.

Savaş kavramının birçok tanımı yapılmıştır. Savaş için Türk Dil Kurumu sözlüğünde “Devletlerin diplomatik ilişkilerini keserek giriştikleri silahlı mücadele.“[2] tanımlaması yapılmıştır. AnaBritannica Ansiklopedisi’nde ise savaş “Devlet ya da ulus gibi siyasal birimler arasında ya da aynı devlet ya da ulus içindeki rakip siyasal güçler arasında genellikle açık ve ilan edilmiş olarak yürütülen silahlı çatışma.“[3] olarak geçmektedir.

Carl Von Clausewitz’e göre savaş, politikanın başka araçlarla devamıdır.[4] Eğer savaşın politik bir amaçtan ortaya çıktığını kabul edersek savaşın siyasete yön veren ideolojilerden etkilenmesi olağandır. Savaş, devlet için hayati bir meseledir. İdeolojilerin savaşa yaklaşım tarzı ne kadar farklı olursa olsun hepsi savaşın politik bir amaç taşıdığını kabul eder. Nasyonal sosyalizm ve faşizme göre savaş kaçınılmaz ve gereklidir. İnsanlık yalnızca savaşlarla gelişmiştir ve sonsuz bir barışta insanlık çökecektir. Bu sebeple millî bir savaş gereklidir. Komünizmin ünlü düşünce adamlarından Marks ve Engels’e göre savaş, sınıflar arası mücadelenin kaçınılmaz ve sürekli bir aracıdır.[5]

Savaşın yalnızca politik bir eylem olmadığını savunanlar da vardır. Savaş Sanatı Tarihi yazarı olan İngiliz askerî tarihçisi John Keegan’a göre “Savaş politikadan daha fazlasını kapsar. Savaş aslında bir kültürün göstergesi olduğu kadar çoğu zamanda kültürel biçimleri saptamaktadır.” “Bazı toplumlarda savaş kültürün ta kendisidir.”[6]. Savaş kararının alınması ve savaş stratejisinin uygulanmasında her ne kadar kültür önemli bir yere sahip olsa da savaşın politik bir amacı gerçekleştirmek için kullanılan bir araç olduğu düşüncesini değiştirmez.

Barış

İnsanlık tarihinin savaş tarihi olduğunu söylemiştik. Zaman diliminin büyük bir kısmı savaşlar ile geçmiştir. Barış ise tarih diliminde çok az bir yer kaplamaktadır. Savaş, düşman silahlı kuvvetlerinin direnme gücünü kırarak düşman politikacılarının isteklerimize karşı direnemeyecek duruma gelmesi ve irademizi kabul etmesiyle sonuçlanır.

Taraflar silahlanmış kaldıkları sürece yani barış yapılmadığı sürece bu düşmanlık ister istemez devam edecektir.[7] Bu sebeple düşmanın silahtan arındırılması gerekir. İsteklerimize karşı direnme gücünü silahlarından alan bir orduyu silahsız bırakmak, bize zaferi ve bir sonraki savaşa kadar barışı getirir.

Barışı herkes ister fakat hedeflerine ulaşan ve karşısındakine iradesini kabul ettiren bir devlet, barışı onaylar.

Savaş Kararı ve İlanı

Devletler irade ve isteklerini karşı kuvvetlere kabul ettiremediği zaman, direnme güçlerini kırması gerekir. Bu nedenle silahlı mücadeleye yani savaşa başvururlar. Kimi zaman açıkça bir savaş ilanı kimi zaman ise aniden yapılan bir saldırı ile karşı tarafa düşman olduğu ve savaşılacağı belirtilir. Ekonomik, kültürel, dinî ve tarihî birçok etken savaşa başlanılmasında önemli bir rol oynar.

Savaş ilan edildikten sonra savaşa girişilebildiği gibi savaş ilan etmeksizin ani bir baskın ile de savaşa girildiği hasım kuvvete belli edilebilir. 1939 yılında SSCB ile Almanya’nın Polonya’ya, 1941’de Japonya’nın Amerika’ya saldırdıkları vakitten önce herhangi bir savaş ilanı gerçekleşmemiştir.

Kendimizi düşmanın karşı koyma gücüne göre hazırladığımız ve onun karşı koyma gücünü kırabileceğimizi düşündüğümüz zaman savaşa gireriz. Eğer düşman bize isteklerini ve iradesini dayatıyorsa ve bizim bunlara direnecek gücümüz yok ise savaş kararını biz vermeyiz. Her an üzerimize gelebilecek olan silahlı kuvvetlere karşı savunma durumuna geçeriz.

Savaşlar krallık ve dinî yönetimin ağır bastığı devirlerde genellikle bu sebeplerden çıkmaktaydı. Günümüzde ve yakın tarihte gerçekleşen savaşlara baktığımız zaman savaşların nedeni çoğunlukla ekonomik sebeplerden çıkmaktadır.

Savaşa bir kez karar verildikten sonra ilk olarak karar verilmesi gereken husus, bunun taarruza mı yoksa savunmaya mı dönük olacağıdır.”[8] diyerek Jomini, savaşın olmazsa olmaz aracı olarak kullanılan silahlı kuvvetlerin işlevine değinir. Silahlı kuvvetlerin savaştaki görevi muharebeleri kazanmaktır.

Amaç ve Araç

Savaşın amacı; ekonomik, kültürel, politik vb. güçlerimizle politik irademizi kabul ettiremediğimiz düşmana karşı silahlı kuvvetlerin caydırıcı ve etkin gücünü kullanarak isteklerimizi kabul ettirmektir. Savaş ciddi bir amaç için kullanılan ciddi bir araçtır.[9]

Bir devlet düşünelim. Düşmanına olan isteklerini ekonomik baskılar (boykot, ambargo) ile manipüle etmeye çalışır, bunu elde edemediği zaman silahlı kuvvetlerinin caydırıcılık gücünü kullanır. Bu aşamalar sonuç vermez ise sıcak savaş kısmına geçilir ve silahlı kuvvetler düşmanın üzerine gönderilir. Silahlı kuvvetler yalnızca düşman silahlı kuvvetlerini imha etmek üzerine değil, düşman yöneticilerini de zor duruma sokmak için kullanılmalıdır. İlk amaç düşmanı mağlup etmek ve daha sonra herhangi bir mukavemette bulunamayacağı bir duruma sokmaktır.[10]

Savaşta kullanılacak olan ve düşmana irademizi en iyi şekilde kabul ettirecek güç, silahlı kuvvetlerdir.[11] Savaşın amacı ileride yaşanabilecek savaşları ortadan kaldırmaktır. Bu amacı politikacılar seçer, silahlı kuvvetler ise kendilerine verilen amaca uygun hareket ederler.

[1] Carl Von Clausewitz, Savaş Üzerine, Alfa Yayınları, İstanbul, 2018, s.29

[2] https://sozluk.gov.tr/ (09/01/2020)

[3] AnaBritannica, “Savaş “maddesi. (c.19, s.126)

[4] Carl Von Clausewitz, Savaş Üzerine, Alfa Yayınları, İstanbul, 2018, s.45

[5] Mikdat Çakır, Savaş Sosyolojisi, s.30

[6] John Keegan, Savaş Sanatı Tarihi, Bilgin Yayıncılık, İstanbul, 1995, s.30

[7] Carl Von Clausewitz, a.g.e. 38

[8] Antoine Henri Jomini, a.g.e. s.74

[9] Carl Von Clausewitz, a.g.e. 44

[10] Carl Von Clausewitz, a.g.e. 29

[11] Silahlı kuvvetler, varoluş nedeni savaş olan canlı bir varlıktır.

YAZAR

Eren Korkmaz

EDİTÖR

Ekrem Müftüoğlu

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir