Roma İmparatorluğu’ndan
Bizans İmparatorluğu’na
Aktarılanlar
ve
Erken Dönem Bizans’ın Tasviri

Öncelikle belirtmek gerekir ki tarih boyunca kendilerine “Bizanslılar” diyen hiçbir toplum, kendisine “Bizans İmparatorluğu” diye isim veren hiçbir devlet olmamıştır. Yüzyıllar sonra modern tarihçiler tarafından “Bizans” diye adlandırılan Doğu Roma İmparatorluğu ise, aslen Büyük Roma İmparatorluğu’nun, Türklerin barbar kavimleri önüne katıp kavimler göçünün başlangıcına sebep olmasından sonra ikiye ayrılması vesilesiyle var olmuş bir devlettir.1 Nitekim Bizans İmparatorluğu’na Roma bakiyesi demek yanlış olmaz.

Fakat Bizans her ne kadar Roma bakiyesi olsa da yavaş yavaş fakat kalıcı bir şekilde kendine ait bir kültür, medeniyet ve bürokrasi ortaya koymayı başarmıştır. Ancak yine de “Doğu Roma’nın Bizanslaştığı” devirde ve sonrasında Roma’nın tesiri devam etmiş, aktarımları önceki tarihlere nispeten az olsa da yaşamaya devam etmiştir. Balkanlar, Anadolu, Suriye, Kafkasya, Mısır ve Filistin’de hüküm süren Bizans; kendini dünyanın merkezi, Konstantinopolis’i Roma’nın ardılı, ülkede her ne kadar Grekçe konuşulsa da vatandaşlarını da “Romalılar” olarak telakki etmiştir.2

Herakleios dönemi hariç olmak üzere (O dönemde hükümdar kendini “Basileus” diye adlandırmıştır.) ilk imparator I. Konstantinus’dan itibaren başa gelen imparatorlar ekseriyetle “Roma İmparatoru/Roma Kayzeri” unvanını kullanarak Roma’nın halefi ve varisi olduklarını vurgulamışlardır.Bu vurgulamanın etkisini, Osmanlı Padişahı olan II. Mehmet’in Konstantinopolis’i fethettikten sonra kendini Roma Kayzeri olarak tanıtması ve soyundan gelen diğer padişahların da bu unvanı sahiplenmesi kanıtlar niteliktedir.

Bizans’ın ilk parlak dönemini yaşatan I. Justinianos kendini Roma’nın halefi gördüğünden dolayı batıda kaybedilen tüm toprakları geri almayı ve imparatorluğun evrenselliğini geri kazandırmayı arzuluyordu. “Geçmişte var olan her şeyi… değeri azalmış olmakla birlikte… yeniden kuruyoruz… Romalıların adına saygı göstermekle, devletimizde geçmişin daha büyük bir ölçüde canlanmasını sağlayacağız” diyen I. Justinianos, bu hedef doğrultusunda Roma’nın topraklarını barbar Germenlerin ve Aryanî sapıkların işgalinden geri almak için orduyu batı seferine göndermek istemişti.4 Bu isteğinin doğrultusunda batıya birçok sefer yapan I. Justinianos, imparatorluğu en geniş sınırlarına ulaştırmayı başarmıştı.

Cumhuriyet ve imparatorluk döneminde işlevinde değişmeler, azalmalar olsa da Antik Roma’dan beri yaşamaya devam eden konsül, Bizans’ta da devam etti. Cumhuriyet döneminde halk meclisi tarafından seçilip bir yıl boyunca Roma’yı yöneten konsüller, bu dönemde imparator tarafından -kendini bu göreve atamamışsa- seçilip atanırdı. Roma’da yılda bir devir teslimi yapılan konsüllerden halka şaşaalı ve pahalı eğlenceler düzenlemeleri beklendiğinden atamaları ekseriyetle yılda ikiyi geçerdi.5

Roma’da devlet hazinesi, mali ve cezai işlere bakan, finansal işleri denetlemekle sorumlu olan Quaestor memuriyeti Bizans döneminde de devam etmiştir. Başlangıçta Pleblerin ihtiyaçları ve toplum nezdindeki iktisadi işlerin bakımıyla ilgilenen bu memurlar, cumhuriyet döneminde konsülün yükünü hafifletmeye yaramış, Bizans döneminde ise önemini çokça artırarak yedinci asra kadar imparatorun en önemli danışmanı hâline gelmiştir.

Senato, geçmişe nispeten etkisinin çoğunluğunu yitirse de bu dönemde de var olmaya devam etti. İmparatorluğun ilk dönemlerinden beri siyasi etkilerinin çoğunu kaybetmiş olan senato üyeleri; bu dönemde hâliyle bir aristokrasinin varislerinden ziyade, imparatorun adamı sıfatını taşıyorlardı.

İmparatorluk kurumu ise yüzyıllar öncesinden süregelen varlığını Bizans Devletinde de devam ettirdi. Roma İmparatorluğu’nun bir parçası olarak başlayıp halefi olarak devam eden, sonrasında ise Roma’nın bakiyesi olarak yüzyıllarca büyük topraklara hükmeden Bizans’ın imparatorları da Roma imparatorlarının varisi ve halefiydi.

Roma’nın hukuku Bizans’ta devam ettiği gibi Hristiyanlığa geçtikten sonra bile Roma sanatı ülkede baki olmuş ve muhafaza edilmiştir. Roma medeniyetini yaşatan Bizans, antik geleneklerine bağlı kalmayı bir kudret kaynağı olarak görmüştür.

Erken Bizans dönemini tasvir etmek gerekirse, öncelikle Bizans’ın kuruluşunun ne zaman olduğu hakkında bir kanıya varmalıyız. Bazı tarihçilerin Bizans’ın başlangıcı olarak 330 yılında Konstantinopolis’in kuruluşunu milat kabul etmesiyle birlikte Bizans İmparatorluğu; bir parçası olduğu Roma’dan kavimler göçü sebebiyle ayrılması, ikiye bölünmesi ile ortaya çıkmıştır. Tekrar etmek gerekir ki bu ülkede ne kendini “Bizanslı” olarak tarif eden bir millet ne de kendine “Bizans İmparatorluğu” adı vermiş bir devlet söz konusudur. Roma’nın ikiye ayrılmasından sonra “Doğu Roma” olarak adlandırılan devlet, Batı Roma’nın Hunlar tarafından yıkılmasından sonra yine Roma’nın bakiyesi olarak varlığını sürdürmüş, bir dönem Batı Roma’nın kaybettiği toprakları da tekrar ele geçirerek en büyük sınırlarına da ulaşmıştır. Yukarıda bahsettiğimiz gibi Bizans İmparatorları da Roma’nın halefi ve varisi oldukları iddialarını imparatorluğun çöküşüne kadar korumuşlardır. Ne var ki, merkezi doğuya nakledilen devletin ordusu ve idare tarzı Romalı, dili ve kültürü Latin’di. Bu yeni muhitte ise çoktan beri burada yerleşmiş bulunan Yunan dili ve kültürü ile doğunun saray, devlet göreneği ve teşrifatı bunlara eklenecektir. Ayrıca IV. yüzyılda devletin dinleri arasında serbest bırakılan Hristiyanlık da kuvvetlenince, gelecekteki Bizans toplumunu oluşturan unsurlar tamamlanmış olmaktadır.6

Bu dönemde I. Justiniaos’un imparatorluğun birliğini yeniden sağlamak fikrinin sonuna kadar Bizans Roma’nın devamı olarak görülmektedir. Fakat dönemi genel ele aldığımızda Batı Roma’nın idare tarzıyla ve barbar istilasıyla karşı karşıya olan Yunanistan’ın kültürünün yavaş yavaş Bizans’a aktarımıyla imparatorluk Roma’dan ayrı dinamikler göstermeye başlamış, bu üç yüz yılın sonunda Roma’dan kalan vasıtalar, mefhumlar ve işleyişler ismini korusa da Bizans ayrı bir imparatorluk olarak kendini göstermiştir. Altıncı asırdan sonra tamamen ve resmi olarak Grekçe konuşan Bizans, bu bağlamda Latinceyi bırakarak Roma ile kültürel ölçütte en önemli bağını koparmıştır. Diğer dinlerin yasaklanmasıyla Hristiyanlığın da resmi din olmasından sonra Bizans; idari noktalarda Roma ile kesişen, vatandaşlarına Romalılar diye hitap eden, paganlığı terk etmiş ve başkentinin bulunduğu coğrafyada baskın ve köklü bir kültür olan Yunan kültürünü hazmetmiş bir devlet olarak karşımıza çıkmaktadır. Yine de Bizans’ın tarihi açıdan Roma tarihinin bir devresi, devlet açısından ise Roma’nın devamı hükmünde olduğu su katılmaz bir gerçektir. İşte Erken Bizans Dönemi’nde bu bağlılıklar edinilen farklılıklarla harmanlanmaya başlamış, aslında Bizans’ın da temelinin ve genel olgularının oturduğu bir dönem olmuştur. Bu dönemde ülkedeki oryantal akımlar ve etkileşimde bulunulan doğunun saray ve devlet teşrifatının etkisini de yok saymamak gerek. Yunan-Helen kültürü ise bu dönemde imparatorluğu bambaşka bir kültür dinamiğine oturtmuştur.

Bizans, Grek kültürü geleneklerine dayanmak suretiyle on asırdan fazla dünyanın en önemli kültür ve aydınlanma merkezlerinden birisi olarak hayatını sürdürmüştür. Roma geleneklerine sahip çıkarak Orta Çağ dünyasında üstün durumunu koruyabilmiştir. Bizans uygarlığının Yunan ve Hristiyanlık olmak üzere iki doğası bulunsa da temelini Roma’nın antik kültürü oluşturmaktadır. Zamanla meydana gelen Bizans kültürünü tarihçiler üç evreye ayırmaktadırlar. 330 yılında başkentin Konstantinopolis adını almasından 726 veya 730’da İkona kırıcılığın başlamasına (İkonlara tapma konusunda çıkan iç savaşa) kadar geçen süreye “Erken Bizans Dönemi” demişlerdir.7

Bu dönem, Bizans’ın ve coğrafyanın geleceğini tayin eden olaylara şahit olması bakımından belki de Bizans İmparatorluğu’nun en önemli dönemidir. Bana göre bu dönemin en önemli imparatoru ise I. Justinaous’tur. Kendisinin Batı’ya, Doğu’ya ve Afrika’ya yaptığı ve yaptırdığı seferler, Bizans’ın gelecek yüzyıllardaki kaderini tayinde çok önemli rol oynamıştı. Seferlerde elde ettiği başarıları iç karışıklıklarda edemese de sonradan yaptığı adli-idari reformlarla iç huzuru sağlamış ve Codex Justinaous’u hazırlamıştı. Heraklios’un yaptığı bazı kültürel değişimlerin ise imparatorluğun “Bizans” kimliğini oluşturmasında büyük rol oynadığı düşünülmektedir.

Sonuç olarak bu imparatorluk başlangıcından sonuna kadar Roma’nın bakiyesi ve devamı niteliğinde, Roma tarihinin bir parçası hükmünde olsa da Doğu Roma kendine ait bir kültür, yönetim, tedrisat ve toplum geliştirip yetiştirmiş, birkaç farklı medeni unsuru bir arada tutarak kendine has bir ülke olarak yaşamıştır.

DİPNOTLAR

1Hieronymus Wolf (1516-1580) Corpus Historiae Byzantinae (yıl 1557) adlı eserinde Doğu Roma’yı ifade etmek için kullanmıştır. Bu isim daha sonraları yaygınlık kazanmıştır; Bu devletin Yunanca adı ise “Basilia tön Romania” (Roma İmparatorluğu) veya sadece “Romania” dır. (İlber Ortaylı, Son İmparatorluk Osmanlı, İstanbul 2006, s.44.)

2M.V. Levtchenko, Kuruluşundan Yıkılışına Kadar Bizans Tarihi, İstanbul 2007, s.12-33; Judith Herrin, Bizans Bir Ortaçağ İmparatorluğunun Şaşırtıcı Yaşamı, (Çev.Uygur Kocabaşoğlu), İstanbul 2010, s.22; Cyrıl Mango, Bizans Yeni Roma İmparatorluğu, (Çev. Gül Çağalı Güven), İstanbul 2008, s.9; Ernest Barker, I.Justinianos’tan Son Palaiologos’a Kadar Bizans Toplumsal ve Siyasal Düşünüşü, (Çev. Mete Tunçay), İstanbul 1982, s.44-45; Ekrem Işın, “Bizans Yok Demekle Bizans Yok Olmaz”, s. 94; Şerif Baştav, Bizans İmparatorluğu Tarihi Son Devir (1261-1461), Ankara 1989, s.5

3Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, (Çev. Fikret Işıltan), Ankara 1999, s.25

4Radi Dikici, Şu Bizim Bizans, s.122; Charles Diehl, Bizans İmparatorluğunun Tarihi, s.33; G.L. Seider, Bizans Siyasal Düşüncesi Bizans Halk Hareketlerinin İdeolojik Kökeni, (Çev.Mete Tunçay), İstanbul 1997, s.16; Prokopius, Bizans’ın Gizli Tarihi, s.16; Halil Berktay, “Vizörden Bizans: Haritalarla Düşünmek”, Cogito-Bizans, s.17, İstanbul 1999, s.77; Ahmed Refîk, Bizans İmparatoriçeleri, Matbaa-L Hayriye ve Şürekâsı, İstanbul 1331, s.6; Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti, s.63-64; Mehmet Çelik, Siyasal Sistem Açısından Bizans İmparatorluğu’nda Din-Devlet İlişkileri-I- (Kuruluşundan X.Yüzyıla Kadar), İzmir 1999, s.50; Reşat Ekrem, Bizans Tarihi, s.26

5Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, (Çev. Fikret Işıltan), Ankara 1999, s.20

6Abdullah Kaya, Doğudaki Roma’nın Bizanslaştığı Devir 1. Justiniaos Dönemi 2003, s.2

7 Abdullah Kaya, Doğudaki Roma’nın Bizanslaştığı Devir 1. Justiniaos Dönemi 2003, s.2

KAYNAKÇA

GREGORY, Tımoth E., Bizans Tarihi, (Çev.Esra Ermert), Yapı Kredi yay., İstanbul, 2008

ORTAYLI, İlber, Son İmparatorluk Osmanlı, İstanbul, 2006.

OSTROGORSKY, Georg, Bizans Devleti Tarihi, (Çev.Fikret Işıltan), TTK yay., Ankara, 1999.

KAPLAN, Michel, Bizans’ın Altınları, (Çev. İhsan Batur), İstanbul, 2001.

KAYA, Abdullah, Doğudaki Roma’nın Bizanslaştığı Devir 1. Justiniaos Dönemi, Dergipark, İstanbul, 2003.

EMECAN, Feridun M., Fetih ve Kıyamet 1453, Timaş yay., İstanbul, 2012.

VASILIEV, Alexander Alexandrovich, Bizans İmparatorluğu Tarihi, (Çev.Arif Müfid Mansel), C.I., Maarif Matbaası, Ankara, 1943.

YAZAR

Ahmet Çakmak

EDİTÖR

Zeynep Gökçe Azman

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir