vazgeçmek eve dönmektir Meryem

vazgeçmek eve dönmektir Meryem
ben kıpkırmızı bir pazartesi günü vazgeçtim
akşama doğru kıble ses tellerimi vururken
ellerim topraklı sudan yara dökmüş
saçlarım beni bırakmaya meyletmiş
rakkaseler etrafıma yabancıdan daha yabancı
kirli bir dişlinin en küçük çarkında yıllarca ezilip ezilip yüzümü eskittim
parmaklarımın eklem yerlerine birkaç anı kondu geçtiğimiz gece
yorganı çocukluğuma kadar çekip tarih ritminin hesabını yaptım
vazgeçtim ve kapının kapalı olduğunu unuttum
bir cami dibinde plaka sesleri sayıyordum
bıyıklarım seyrek tıpkı uykularım gibiydi
bir çeşme ağzında vazgeçtim Meryem
korkaklık adlı cümleler attılar yüzüme
incir kokulu gecelerde Allah diye bağırdım
çakım cümle âlemin göğsünde gezdi
bastırıp sus yarası açmaktan vazgeçtim
yan odalarda gezegenler vardı
yan odaların sesi benim kamburum oldu
vakitlerle kantara çıktım yok gibiydim
bir ince teli gözümden yüzüme çektim
teller etime saplanınca kuşlardan vazgeçtim
birkaç kere Allahın altı farklı adını verdim
bu çağı nasıl yırtabilirim diye düşündüm
bu düşünce damarlarımda öfkeye dönüştü
öfke kurşun gibi şakaklarımda dolaşıp durdu
tespihi artık sabırdan öte öfkeme çekiyorum
gün ışığı bir sarmaşık olup düşlerime karıştı
ayaklarım yumuşak zeminlerin şişi
dizlerim titrek ve mağlup bir küheylan gibi
bana Allahın bambaşka bir adını ver Meryem
asırlar gibi sürdü yaşamak denilen bu çile
bir öksürüğü içimden atar gibi ölmem lazım
birkaç kez daha dönmek bulaşmıştı yüzüme
ne zaman aynaya baksam dur sesleri yükseldi
bir kanepeye yüzümü bırakınca Meryem vazgeçtim
çayın demsizliği benim kabusum olurdu
telefon başlarında sabahlıyorum hep
korkusuzca numara çevirmek nasip olmadı
etimi ve mumları alıp vazgeçtim
bağcıklarım bile benden daha özgürdü
bir büyük dağ bir başka büyük dağ
emirler kadar büyük ve yılgın bir dağ
lokantalar önünde kedilere şiir anlattım
vazgeçmek eve dönmektir Meryem
bayrağı tam üç buçuk kere öptüm
uzun ve dar bir koridorda vazgeçtim
cebimde büyükçe elli üç kuruş varken yetim düşlerinde geziyordum
demir dövdüm her gece sabaha karşı içimde
kendimi kaç kere o ranzadan aşağı attım Meryem
kendime şimdi bir başka şiirden seslensem
önce fatihler yeminle kılıç bırakır
sonra anneler hüngür hüngür ağlar
bir yanımda kat kat büyüyen ağrılar var
kavmim sesimi unutunca vazgeçtim
uçsuz bucaksız masallar anlatırken sesimi hep bir parça toprağın altına saklardım
havadaki uçuş uçuş pamuklara yemin ederim
o yemini alır minberlere sürerim
uykumun katilleri ile günlerce dost gibi dolaştım
bana bir dur şiiri okunmalı mı Meryem
bembeyaz o deveyi karton kutulardan çıkaracak Allahsızlıklar biliyorlar
sigara sararıyor ve boyunlarını sarmalıyor
beni ölümden getirmesinler diye vazgeçtim
içime kutlu ülkünün ne çok battığını hatırlamıyorum
hilalin kaç kez beni uykumdan uyandırdığını hatırlamıyorum
tırnaklarımla kazımaktan yorulduğum bu şiir esasen bir mezar oldu bana
tabut dediğin işte böyle korkusuz olur
tabutun ve kapıların aynı ağaçtan olduğu bir şiire rastladım
ve ben eve iki yüz on altı kırık kemikle döndüm
ne dağlar ne atlasın en vahşetli günleri beni bundan alıkoyamazdı
kurtlara söyle eve döndüm
eve dönmek vazgeçmektir Meryem
vazgeçtim

YAZAR

Alperen Alparslan Gözen

EDİTÖR

Elif Berra Kılıç

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir