Karanlık, Ölüm, Ayrılık, Kavuşma

Notalar ruhumuzu okşarken zihnimizin keşkemekeşinde debelenerek en güzel tınıları es geçtik. Odamız kireçti, yüzümüz güleçti bizim ama rüyalarımızda… Biz uyandık, tenimizin nemi rahatsız etti bizi.

-Mezarlar rahat mıdır?

-Bilinmez.

-Peki yataklar, yataklar mezar mıdır?

Cevap beklemekten yorulan binlere sahibiz.

Gecenin yalın ve saf hâline kollarımızı açarken tereddüt cellatları ensemizde bekliyor. Ya o karanlık senin evin olursa? Ya karanlıkla iyi anlaşırsanız? Hayır hayır! Karanlık bizi sevmez. Bizi sevenler yüzünde güller açanlardır.

Güneşi sevdikçe aramıza giren karaçalılar yordu biraz da. Doğanın misk kokusunu içimize çekmenin saadetini hayal ettik. Sonra ölümler… Ölüm ısrarcı ve istikrarlı bir rakipti. Soğuktu, bazen iliklerimize kadar dondurdu. Zihnimiz bembeyaz karlar altında… Bembeyaz kar? Gereksiz bir tamlama, “ölümün soğukluğu” gibi.

Ayrılık var bir de lafını etmeden geçemeyeceğim; çünkü ölüm de onun içindedir, çünkü ayrılığın hançeri keskindir. Ayrılığın hançeri bileylemeye ihtiyaç duymaksızın hep keskindir. Kâğıt kesiği yanında halt etmiş. Ayrılırken arkandan su dökenler var ya, onlar su gibi tez gel demiyorlar. O taslara, güğümlere, bakraçlara gözyaşlarını doldurmak istiyorlar lakin ne mümkün. Ayrılığın yarası dikiş tutmaz. Bilesin. Karakoç boşa mı demiş “Ayrılıktan zor belleme ölümü” diye? Lambadaki alevi titretmiş ve o da yetmezmiş gibi o alevi üşütmüş kalemden yalan söz çıkmaz herhâl.

Kavuşmak yok mu peki? Derste olsam ve öğrenciye ayrılığın zıt anlamını sorsam hemen hepsi kavuşmak derdi.

Sanmam.

Hocanız yalan söyleyemez. Kendisiyle çelişemez. Çünkü az evvel beylik bir laf etti, “Ayrılığın yarası dikiş tutmaz.” dedi. Hocam peki kavuşmak nedir, diye ısrarcı olanları görüyorum. Kavuşmak nedir, en iyi Tanrı bilir. Biz ne desek boş. Milyarlarca özlemini ölüm biletiyle kesen Tanrı… Bizi de özlüyor. Bize de kavuşacak. İtikadımızda soruları önce Tanrı soracak. Amenna! Lakin ben de sıram gelince sormak istiyorum.

Ulu Tanrı’m!

Sahi kavuşmak nedir?

Hadi iyi teneffüsler…

YAZAR

Mücahit Kılıç

EDİTÖR

Ekrem Müftüoğlu

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir