Türk Kültüründe Nazar, Nazarla İlgili İnanış ve Uygulamalar

Marmara Üniversitesi, Prof. Dr. Mehmet Aça’nın Halkbilimi dersi ödevidir.

Giriş

  Türkler, göçebeliklerinin mahsulü olarak birbirinden farklı pek çok kültürle doğrudan etkileşim şansı yakalamıştır. Bu etkileşimler sonucu bazen öz kültürdeki bazı inanışlar sonlandırılıp diğer kültürlerden inanışlar alındığı gibi bazen de eski inanışlar varlığını muhafaza etmeyi başarmıştır. Bunlar kimi zaman diğer inanışların bir parçası gibi görülerek devam ettirilmiş, kimi zaman özerkliğini korumuşlardır.

  Bu yazıda farklı inanışlardan etkilense de varlığını sürdüren inanışlardan “nazar” hakkında bazı detaylara değineceğim. Buna öncelikle nazarın ne olduğuyla başlayacak, daha sonra nazar kimlerden kimlere değer, nazardan nasıl korunulur gibi detaylarla devam edeceğim.

  Bunu yaparken elimizde hâli hazırda bulunan kaynaklardan faydalanacağım gibi zaman zaman internet üzerinden elde ettiğim ancak bilginin sağlamlığından emin olduğum kaynaklardan da yararlanacağım.

1- Nazar Nedir?

  Nazar sözlükte “Belli kimselerde bulunduğuna inanılan, kıskançlık veya hayranlıkla bakıldığında insanlara, eve, mala mülke hatta cansız nesnelere kötülük verdiğine inanılan uğursuzluk, göz” ve “Bakış, bakma, göz atma” anlamlarına gelmektedir.

  Genelde “gelmek, uğramak, değmek, etmek” fiilleriyle birlikte kullanılır. “Nazar değmesi, nazara gelmek” gibi kullanımları, bir kişinin ya da nesnenin başına gelen kötü bir şeye açıklama bulunamaması durumunda kullanılırken “nazar etmek” ifadesi ise bu kötülüğe bir sebep olarak başka bir kişinin öldürücü bir güç niteliğindeki bakışıyla buna sebep olduğunu anlatmak için kullanılır. (Öger, 2007)

  Nazar İslam’da da kendine yer etmiştir. Nazar için Hz. Muhammed’in (s.a.v) “Nazardan Allah’a sığınınız. Çünkü göz (değmesi) gerçektir.” dediği hadislerde rivayet edilmektedir. Ancak Türk kültüründe bu ayetin aksine nazardan korunmak için muska takmak, göz şeklinde mavi boncuk takmak gibi ritüellerden vazgeçilmemiştir. Bu halk kültürünün zaman zaman dinin bile önüne geçtiğini göstermesinin yanında nazarın ne denli korkulan bir şey olduğunu, ne kadar kuvvetli görüldüğünü de belli etmektedir. Nazardan korunmak o kadar önemlidir ki bunun için her yöntem denenir. (Öcalan, 2010)

  Bunun yanında nazar herhangi bir şeye, herhangi bir kişiden değebilir. Nazar sevgiden değebileceği gibi kıskançlıktan da değebilir. Nazarı çok değen kişilere “kem göz” denir. (Öger, 2007) Bunun yanında örneğin bir tabak kırılırsa “Nazar değmiş”tir. Güzel ya da akıllı bir çocuk hastalanırsa nazardandır. Canlı cansız pek çok şeye nazar değebildiği gibi nazarın bir kişinin ölümüne sebep olduğuna inanıldığı bile gözükür. Örneğin bizzat annemden duyduğum bir hikâyeyi aynen aktarmak istiyorum.

 Halam, dokuz aylık iri yapılı çocuğunu hamama götürmüş ve çocuk daha dokuz aylık olmasına rağmen yürüyebilen bir çocukmuş. Hamamda kadının biri çocuğu sevmiş ve sonra eve dönmüşler. Eve döndükten sonra çocuğun karnından sesler gelmiş ve babam hastaneye götürmek üzere gidip araba getirene kadar çocuk nazardan ölmüş.

  Bu gibi hikâyeler sıralanabilir; bir çocuk nazardan felç olabilir, bir kadının ameliyatı başarısız geçebilir ya da sonrasında komplikasyon gelişebilir, bir kedi hastalanabilir, bir eşya kırılabilir, mutlu bir çiftin arası bozulabilir hatta boşanabilirler ve nicesi… Kısacası Türk kültüründe nazarın gücünün yetmediği şey, yoktur.

2- Nazardan Korunma ve Kurtulma Yolları

  Kültür, böyle büyük bir tehlike olarak gördüğü nazarı başıboş bırakmamış, ondan korunmak için bazı yollar üretmiştir. Bu yollar kimi zaman dinî etkilerle belirlenmiş, kimi zaman ise tarihin bilinmeyen zamanlarında türemiştir. Bunlardan birkaç tanesini listelemek ihtiyacını gördüm. Ancak sayfa sayımız kısıtlı olduğu için ne yazık ki elimizdeki kaynaklarda geçen ve bildiğim tüm “nazardan korunma ve kurtulma yollarını” paylaşamayacağım.

1. Bebek, kırkı çıkmadan dışarı çıkarılmaz ve eve gelen kem gözlerden korunur.

2. Çocuğa mevlid yapılır, Kur’an okutulur.

3. Güzel bir çocuk, güzel bir ev hayvanı ya da besili bir hayvandan bahsedilirken, bir hastalığı atlatmış bir kişi ya da doğum yapmış bir kadından ya da mutlu bir birlikteliği olan bir çiftten bu yönleriyle bahsedilirken ve daha nice olumlu durumla karşılaşılınca “Maşallah” denir.

4. Evlere, kıyafetlere, hayvanların tasmalarına ve pek çok şeye nazar boncuğu takılır. Günümüzde boncuk takılamayacak zeminlere “gök boncuk” resimlerinin iliştirildiği bile görülür.

5. Çocuk sevilirken güzelliğine çirkinliğine bakılmaksızın “Çirkin” ve benzeri kötü sözler kullanılarak sevilir.

6. Muska takılır. Muskanın besi hayvanlarına takıldığı da görülür.

7. Nazar değmemesi için “Elem tere fiş, kem gözlere şiş.” sözü söylenir.

8. Pek çok canlı ya da cansız nesnenin nazardan korunması için tepesinden tuz dökülür, tepesinde ekmek kırılır.

9. Evden çıkmadan Ayet-el Kürsi okuyan kişi nazardan korunur.

10. Evlere, arabalara at nalı, köpek kemiği, kaplumbağa kabuğu, iğde çekirdeği, hurma çekirdeği gibi bazı cisimler konulur… (Acıpayamlı, 1962) (Boratav, 2003)(Öger, 2007) (Öcalan, 2010)

 Nazardan korunmak için pek çok yöntem olduğu gibi nazar değdiği zaman bundan kurtulmak için de kullanılan bazı yöntemler vardır. Bu yöntemler de nazardan korunma yolları gibi kimi zaman dinî etkilerle belirlendiği gibi yine kimi zaman belirsiz zamanlarda türemiştir.

1. Nazar değen kişiye tecrübeli bir hocaya Kur’an okutulur. Bu sırada özellikle Nâs, Felâk ve Fâtiha sureleri ile Ayet-el Kürsi okunur.

2. Kurşun dökülür. Nazar değen kişinin başının üstüne bir örtü gerilip örtünün üzerine metal bir kap konulur ve kaba su konulur. Başka bir kapta eritilen kurşun kişinin başının üzerindeki kaba dökülür. Daha sonra besmele çekilip dualar edilmesiyle kurşun dökme ritüeli gerçekleşmiş olur.

3. Felâk, Nâs sureleri gibi, Ayet-el Kürsi gibi Kur’an ayetleri okunup üflenmiş zeytinyağı ile tütsü yapılır, bir ateşin üzerine tuz atılır ve tuzun çatlaması beklenir. Tuz çatlayınca nazar değmiş olan çocuk ateşin üzerinde çevrilir. Buna “tuz çevirme” denir.

4. İnekler danayı emzirmediğinde, bebekler annelerini emmediğinde ya da bir kişide baş ağrısı veya hâlsizlik olduğunda nazar değdiğine inanılır. Bu nazarı def etmek için “kömür söndürme” denilen ritüel yapılır. Bir kişi kömürün yandığı yerin kenarına bir kap su koyup “İhlâs” suresini okuyarak ateşten bir kömür aldıktan sonra bu suyun içinde söndürür. Bu işlemi yedi kez yapar ve kömürü suya atmadan önce nazarı değdiğine inanılan kişileri düşünür. Su kabının dibine çöken kömürde ya da suya atıldığında ses çıkaran kömürde düşünülen kişi kimse nazarın o kişiden değdiğine inanılır. Daha sonra nazar değen kişiye bu sudan içirilir ve eline, yüzüne, ayaklarına serpiştirilir ya da eğer bir ineğe nazar değdiyse su ineğin ve dananın üzerine serpiştirilip ineğin memelerine sürülür. (Acıpayamlı, 1962) (Öger, 2007) (Öcalan, 2010)

Sonuç

   Nazar halk kültüründe, açıklamak için yeterli imkânın bulunmadığı hastalıklar, felaketler, ölümler gibi pek çok olayın sebebini açıklamak için kullanılmıştır. Canlılığını gayet etkin bir şekilde korumakta olan bu inanış günümüzde de açıklanamayan pek çok olayın nedeni olarak öne sürülmektedir. Bunun yanında belli bir nedeni olan bazı olaylara bile nazarın sebep olduğu söylenir.

   Zaman zaman nazar değdirdiği düşüncesiyle insanlar birbirine düşman olur, zaman zaman nazarın gücünü sorgulama cesaretinde bulunanlar dediğine tövbe ettirilir. Çünkü nazar artık belki de genetik kodlarımıza işleyecek kadar geçmişi olan bir inanıştır. Öyle ki, dinine düşkün insanlar bile nazardan korunmak için dinî olsun olmasın pek çok yöntem dener.

  Bu yazının sonunda halk kültürünün canlılığını koruyup korumadığını anlamak için “nazar”ın yardımının azımsanamayacak kadar çok olacağı fikrine kapıldım. Örneğin şehirlerde nazardan kurtulmak için denenen yollar iyice azalmıştır. Örneğin benim İstanbul’da şu ana kadar rastladıklarım yalnızca Kur’an okutulması ile kurşun dökülmesiydi. Bu, nazarın aslında halk kültürünün kaybolması en zor inanışı olduğunun bir kanıtı niteliğindedir. Yani Türk halkının nazara yönelik tutumlarını incelemek aslında halkın kültüründen ne kadar koptuğunu da gösterecektir.


Kaynakça

Acıpayamlı, O. (1962). Anadolu’da Nazarla İlgili Bazı Adet ve İnanmalar. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, XX(1-2), 1-40.

Boratav, P. N. (2003). Türk Halkbilimi II – 100 Soruda Türk Folkloru (İnanışlar, Töre ve Törenler, Oyunlar). İstanbul: Koç Kültür Sanat ve Tanıtım Hizmetleri Tic. A.Ş.

Öcalan, F. Z. (2010). Günümüzde Nazarlık: Formları, Kullanım Alanları ve İşlevleri. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.

Öger, A. (2007). İçel Yöresinde Nazarla İlgili İnanış ve Uygulamalar. I. Uluslararası Türk Dünyası Kültür Kurultayı Bildirileri – IV (s. 1561, 1569). Ankara: Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü.

YAZAR

Ekrem Müftüoğlu

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir