Frida Kahlo’nun Hayatının İzdüşümü: Yaralı Geyik Tablosu

Frida Kahlo; yirminci yüzyılda etkinliğini sürdürmüş, çağı aşan sanatçılardan birisidir. Kendisinden sanatıyla söz ettirdiği kadar, yaşadığı zorlu yaşamına karşı direnişi ve asla vazgeçmeyişi onun günümüzde de vazgeçilmez bir yer edinmesine sebep olmuştur.

Sanatçı 6 Temmuz 1907 yılında, Meksika’da doğmuştur. Yaşamını ve sanatını şekillendirecek olan talihsizlikler küçük yaştan itibaren Kahlo’nun yolunu çizmeye başlamıştır. Sigmund Freud’un kurucusu olduğu Klasik Psikanalitik Kuramına göre bireyin kişilik gelişimi ilk altı yıl içerisinde gerçekleşir. Frida Kahlo’nun da yaşamında deneyimlediği ilk talihsiz kaza altı yaşında gerçekleşmiştir ve onun kişiliğinde geri döndürülemez bir iz bırakması kaçınılmaz olmuştur. Çünkü yine aynı kurama göre bilinçdışı, unutmaz ve unutturmaz. Bu iz, Kahlo’nun yaşamının ilerleyen dönemlerinde sanatına yansıyacak ve onun yirminci yüzyılın önemli ressamlarından biri olmasının tohumlarını ekecektir.

Frida, altı yaşında geçirdiği kaza ile bir süre yatağa bağlı yaşamını sürdürmüştür. Bunun gibi birçok fiziksel acının yanı sıra, duygusal olarak da zorlu bir yaşam geçirmiştir.

Yazımızda inceleyeceğimiz, gerçek ismi “El Venado Herido” olan ve dilimize “Yaralı Geyik” olarak çevrilen eser, Kahlo’nun yaşamının bir izdüşümüdür. Genç kızlığından kadınlığa geçişindeki acılarını resmettiği söylenen tabloda, çektiği acıların Kahlo’ya yansımasını rahatlıkla görebiliyoruz.

Kahlo, geçirdiği büyük bir kazadan sonra operasyon için New York’a umutla gitse de operasyon sonucu beklenildiği gibi olmamıştır. Hem özel hayatı sebebiyle hem de fiziksel ağrılarından dolayı zor günler geçiren Kahlo, depresyona girmiştir. Tam da bu dönemde incelememizin konusu olan “Yaralı Geyik” tablosunu resmetmiştir.

1946 yılında resmedilen tablo 30×22 cm boyutunda, yağlı boya ile yapılmış bir otoportredir. Günümüzde Teksas’ta Carolyn Farb Houston Koleksiyonu’nda sergilenmektedir. Eser, Naif Sanat ve Sembolizm akımlarının bir örneğidir.

Eserde Frida Kahlo’nun kendini geyik vücudunda resmedişi ilk dikkat çeken kısımlardandır. Ormanda gezen ve üzerine dokuz adet ok saplanmış olan geyik, sanatçının içinde can çekişen ruhunu simgeler. Kullanılan geyik motifinin Aztek Mitolojisine atıfta bulunduğu iddia edilen bir görüştür.

Resmin öznesi olan geyiğin ormanda dolaşıyor olması sembolik bir anlatım içermektedir.

“Hem bir korku mekânı hem de spiritüel inziva olarak görülen gölgelerle dolu orman, öteden beri karışık bir sembolik dile yol açmıştır. Pek çok kültürde derinlere kök salmış psikolojik ve spiritüel bir anlam taşır.” (Wilkinson, 2011)

“Ormanlar her zaman insan ruhunu çekmiştir. Uçsuz bucaksız ve gizemli, bir yandan da saklı bir yaşamla capcanlıdırlar. Bilinen ile bilinmeyen (simgesel olarak karanlık, gizemli ve dişi) arasındaki sınırdır ve filizlenme ile rahim, inisiyasyon ve doğaüstü ile özdeşleşmişlerdir.” (Wilkinson, 2011)

Bu açıdan bakacak olursak sanatçı, ormanı psikolojisinin bir yansıması şeklinde ele alarak inzivaya çekilmiş ruhunu sembolize etmek için kullanmış olabilir.

“Ok ve ay, av ve savaşı temsil eder. Okun belirli bir fallik niteliği de vardır.” (Wilkinson, 2011)

Geyiğin üzerine saplanmış dokuz adet ok, bizim için savaşı temsil edebilir. Sanatçının ruhu da vücudu kadar saldırı altındadır ve kanlar içerisinde kalmıştır.

“Su durmadan biçim değiştirir ve dönüşür. Sembolik olarak dişidir, Ay ve hayatın kaynağı olarak bereket ile ilgilidir. Pek çok dinde bir arınma ve şifa kaynağı olarak görülür.” (Wilkinson, 2011)

“Sembolik olarak anaç görülen denizin derinlikleri yeryüzünün rahmini temsil eder. Çoğu kültürün yaradılış mitlerinin de yansıttığı gibi bütün yaşam onun ilksel sularından doğmuştur. Çoğunlukla gizemli görülen deniz bilinçdışını da simgelerken derin sular ölüm ve doğaüstü ile ilişkilendirilmiştir.” (Wilkinson, 2011)

Tablonun arkasında gördüğümüz deniz iki çeşit yoruma açıktır:

1- Sanatçının ruhunu arındırmak ve şifa kaynağı olarak görmesi

Bu açıdan baktığımızda geyiğin denizden uzak durması ve koşar pozisyonda olması, arınmadan ve şifa beklentisinden uzaklaşması olarak yorumlanabilir.

2- Denizin ölüm ile ilişkilendirilmesi

Sanatçı, hayatının arka planında ölümün varlığını hissediyordur ve bunu resmetmiştir.

Daha çeşitli yorumların da yapılabileceği bu eserde kesin olan bir şey vardır: Bu tabloda hüzün ve çaresizlik hüküm sürmektedir. Frida Kahlo’nun yaşadığı zorlu yaşam, bilinçdışının da yansımasıyla bu eseri ortaya çıkarmıştır.

KAYNAKÇA

Wilkinson, K. (2011). Kökenleri ve Anlamlarıyla Semboller ve İşaretler. İstanbul: Alfa Basım Yayım.

YAZAR

Merve Bora

EDİTÖR

Zeynep Gökçe Azman

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir