Türkiye, aktif fayların bulunduğu bir deprem ülkesidir. Türkiye’de son zamanlarda meydana gelen yıkıcı depremler, hem birçok insanın yaşamını yitirmesine neden olmuş hem de ülke ekonomisini derinden yaralamıştır. Bir deprem ülkesi olan Türkiye ve benzer durumdaki ülkelerde şehirleşmenin ve yapılaşmanın artmasıyla birlikte sismik riskte hızla artmaktadır. Bundan dolayı da depreme dayanıklı yapı tasarımı ve performans değerlendirilmesi her geçen gün daha fazla önem kazanmaktadır. Tasarım ve değerlendirme yöntemlerinde ise son zamanlardaki gelişmelerle birlikte kuvvete dayalı tasarımın yanı sıra performansa dayalı tasarım daha ön plana çıkmaktadır. Performansa dayalı tasarım ve değerlendirme kavramından genel olarak oluşma olasılıkları belirli deprem etkileri altında, yapının süneklik kapasitesinin, binanın kullanım amacı ve tasarım ömrü gibi faktörler dikkate alınarak belirlenen bir performans durumuna göre tasarlanması ve değerlendirilmesi anlaşılmaktadır.
Türkiye’de çocuklar, ergenler ve aileleri Ağustos ve Kasım 1999’da yaşamlarını tümüyle değiştiren depremleri yaşadılar. Deprem sırasında ve devam eden günlerde birçok insan doğrudan yaşam tehdidiyle, ciddi yaralanmalarla ve yakınlarının kayıplarıyla karşı karşıya kaldı. Yakınlarının, arkadaşlarının, komşularının kayıplarının yanında, evlerini, kişisel eşyalarını yitirdiler. Bütün bu travmatik yaşantılar günlük yaşamın zorluklarıyla birleşerek bireylerin yaşama ilişkin algısını değiştirmiştir. Yaşanan büyük travmalar sonucunda sosyal katılımda azalma, yaşama ve var olan çevreye duyulan ilgide azalma, yabancılaşma duyguları ile birlikte kaygı, depresyon, ve yalnızlık gibi duygular da gelişir.
Depremi yaşayan öğrenciler, birçok ülkede ve Türkiye’de yaşayan, ancak depremi yaşamayan öğrencilere oranla, daha az başarılı oldukları cesaretlerinin kırıldığı ve yaşadıkları travmatik durumun etkisiyle kaybetme duygusunu yaşadıkları gözlemlenmektedir. Bunun yanı sıra yaşanan can kayıpları sonrası öğrenciler diğer yaşıtlarına nazaran korku dolu bir ruh hali ile yaşamlarını sürdürmektedir. Rehberlik servisinin uygulayacağı çalışmalar ile birlikte söz konusu olumsuz durum ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır.
Öğrencilerin geleceğe ilişkin umutsuz oldukları bulgusu, onların, bu travmatik yaşantı sonucunda bir değişiklik yaşadıklarını göstermektedir. Birçok çalışma bu tür bir durum yaşamayan ergenlerin geleceklerine yönelik iyimser olduklarını göstermektedir Başarı ve ilişkisel beklentilerin çokluğunun yüksek iyi olma halını tanımladığını ve deneysel ve varoluşsal planların ise düşük iyi olma halını işaret ettiğini belirtmektedirler. Araştırmalar sonuçları deprem bölgesinde yaşayan öğrencilerin varoluşsal ve deneysel planlarına eşlik eden umutsuzluk duygularını açıklar niteliktedir.
Depremi yaşamak öğrencilerin geleceğe dair olumsuz bakış açısının sayısını artırmakla birlikte yapısını da tamamen değiştirmiş görünmektedir. Öğrenciler, ellerindeki somut varlıklarla bağlarının yok olduğu (bütün eşyalarını kaybetmek gibi) ve topluluk olarak benzer problemler yaşadıkları için bireysel ve yaşamsal değişimler istemekte, fakat kendilerinde gerçekleştirme gücü bulamamaktadırlar. Bu sonuç, üzerinden çok uzun zaman geçse bile depremi yaşayan ergenlerin ve bölgenin hâlâ destek hizmetlerine gereksinimi olduğunu göstermektedir.
İnsanların yaşamlarını sağlıklı bir şekilde devam ettirebilmeleri için ihtiyaçlarını yerine getirebilmeleri gerektiği bilinen bir gerçektir. Öğretim programları aracılığıyla öğrencilere bu bilincin kazandırılması önemlidir. Deprem sonrasında insanların yaşamlarını sürdürebilmeleri çeşitli ihtiyaçlarını sağlayabilmelerine bağlıdır. Deprem sonrası yaşanacak kaoslar düşünüldüğünde gerekli olan temel malzemelerin önceden hazırlanmış olması gerektiği bilinen bir durumdur. Çünkü deprem sonrasında enkaz altında da kalınabilir, enkaz altında kalmadan da atlatılabilir. Ancak her iki durumda da büyük bir deprem sonrasında her bireyin hayati faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için gerekli bazı temel maddelere ihtiyaç vardır. Bunlar depremden hemen sonra temin edilemeyebilir; bu nedenle önceden bu duruma hazırlıklı olunması gerektiği bilim insanları tarafından sürekli dile getirilmektedir.
Sosyal Bilgiler dersi kapsamında deprem eğitimi verilirken; öğretmenlerimizin çağdaş öğretim yöntemlerinin kullanılması gerektiğine inanmakla beraber, bazı öğretim yöntemleri konusunda bilgi eksiklikleri olduğunu ve bazı yöntemlerin ise ekonomik nedenlerden dolayı kullanılamadığını gözlemlenmiştir. Öğretmenlerimizin öğretim materyalleri kullanımında da birtakım problemleri bulunmaktadır. Bu problemlerin başında, bazı araç gereçlerin okullarında bulunmaması ve maddi yetersizliklerin olduğu görülmüştür. Ayrıca, öğretmenlerin büyük bir kısmı teknoloji ürünü araç gereçlerin nasıl kullanıldığını bilmemektedirler.
Öğretmenlerinin büyük bir kısmı lisans döneminde deprem eğitimi konusunda yeterince eğitim alamamışlardır. Öğretmenler bilgi eksikliklerini, meslek hayatlarına devam ederken, meslek hayatlarındaki tecrübeleri, gazete, dergi, tv gibi basın yayın organları yolu ile gidermeye çalışmaktadırlar. Öğretmenler ve öğretmen adayları deprem konusunun, ilköğretim programındaki mevcut durumunu yeterli bulmamaktadırlar.
İlköğretimde deprem eğitimine ilişkin şunlar yapılabilir:
1. Deprem ve korunma yolları konusu, ana okulundan itibaren ilköğretimin her kademesinde, öğrencilerin seviyesine uygun bir şekilde öğretilmelidir.
2.İlköğretim programı düzenlenirken, doğal afetlerle ilgili konuların ülkemizdeki dağılışı göz önünde bulundurulmalı, depremsellik bakımından hassas olan yerlerde, deprem konusu daha ayrıntılı öğretilmelidir
3. Sosyal Bilgiler ders programında deprem konusuna daha fazla yer verilmeli, konu içeriği yeniden düzenlenerek, Sosyal Bilgiler dersinin her kademesinde bu konu okutulmalıdır.
4. Okullarımız deprem afetine karşı hazırlanmalı, her okulun bir deprem afet planı olmalıdır. Deprem planı kapsamında okullarda ilgili düzenlemeler yapılmalı; okul personeli, müdür, öğretmen, öğrenci aileleri ve öğrencilerden müteşekkil gruplar oluşturulmalıdır. Örneğin, planlama komitesi, ilk yardım ekibi, arama- kurtarma ekibi, tahliye ekibi, yangın güvenlik ekibi, vs… Bu gruplar zaman zaman bir araya gelerek deprem tatbikatları yapmalıdırlar.
5. Deprem eğitiminde öğretmenlerin yöntem ve materyal kullanımından kaynaklanan güçlüklerin önlenebilmesi için, öğretmenlerin modern öğretim yöntemleri ve yardımcı materyal kullanımı konusunda hizmet içi kurslara katılmaları sağlanmalıdır.
6. Deprem eğitimi uzmanlık isteyen bir alandır. İlköğretim öğretmenlerinin yetiştirildiği fakültelerde, lisans döneminde, doğal afetler ve korunma yolları ile ilgili dersler okutulmalıdır.
Emeğinize sağlık, aslında birçok okulda düzenli olarak depremle ve yangınla alakalı tatbikatlar yapılıp seminerler veriliyor. Ancak bunlar o kadar üstün körü ve öylesine yapılıyor ki öğrenciler sadece dersten yırttıkları için sevinip bir şeyler öğrenmeden hayata devam ediyor. Bence önemli olan bu eğitimlerin daha ciddi ve daha detaylı verilmesi. 🌹🙏🏻