1789 Fransız İhtilali sonrası dönem, Modern Dönem olarak adlandırılmaktadır. Amerika kıtasının keşfi ve Westphalia Barışı arasındaki süreç -Erken Modern Dönem- ise modernleşmenin yapı taşlarının oluştuğu zaman aralığı olmuştur. Yine 1500’lerde yaşanan gelişmeler sonucunda 16.yüzyıl, tarihçiler tarafından Teknoloji Çağı olarak adlandırılmıştır.
Yüzyıl bazında yaptığımız bu giriş sonrasında modern dünyanın oluşum safhasında bilgi, güç ve sermaye kavramlarının etkilerine değinebilmemiz mümkündür. Birbirlerinden farklı görünen bu üç yapı taşı, temelde birbirlerinin tetikleyicisi konumundadır.
Fransız İhtilali’nden çok da uzak olmayan bir geçmiş zaman diliminde yaşanan muhteşem Aydınlanma Çağı; Avrupa’yı sosyal, ekonomik ve dinî açıdan oldukça etkilemişti. Hümanizma düşüncesinin başlattığı bu dönem, ilk başlarda, ortaya çıktığı Kuzey İtalya toprakları da dahil hiçbir siyasi otoritenin tahmin edemeyeceği bir gücü doğurmuştu. Daha sonraki dönemlerde yaşanacak tüm olumlu gelişmelerin de kaynağı olacak olan bu güç, bilgidir. Bilgi, bilme arzusu ve özellikle kilisenin baskısı altında oluşmamış açık fikirleri ortaya koyma arzusu birçok yeniliği beraberinde getirmişti. İnsanlığı eleştirel düşünce ile tanıştıran hümanizma hareketi kiliseyi temelden sarsan bir olgu hâline gelmişti. Zamanla kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden Avrupalı prenslerin de desteğini alan bu düşünsel hareket, güç kazanmaya başladı. Ticaretle uğraşan bazı köklü ailelerin (örneğin; yün ticaretiyle uğraşan ve İtalya’nın köklü ailelerinden biri konumunda bulunan “Medici ailesi” gibi) üyeleri dönemin mimarlarına katedraller yaptırıyordu. Gotik Dönem mimarisine karşın bu yeni katedraller kubbeli olarak inşa ediliyor ve bireye yeniden değer kazandırılıyordu. Tam da bu noktada İncil’in el değmemiş ham hâline ulaşan aydınlar ihtiyaç duyulan mutlak bilgiyi elde etmiş, meşruiyet arayışındaki prenslerin desteğiyle gereken güç sağlanmış ve köklü ailelerin yardımıyla sermaye akışı elde edilmişti. Elde edilen bilgiler dönemin değerli sanatçılarının eserlerine yansıyor ve bu da yüzyıllar sonrasında dahi Avrupa’yı Avrupa yapan o aydınlığı beraberinde getiriyordu. Tam anlamıyla Avrupa’nın ve Avrupa insanının yeniden doğuşuna zemin olan Rönesans, oluşan yeni dönemin ilk habercilerindendi.
Hümanizma bir yandan aydınlar arasında yayılıyor bir yandan ortaya konulan eserler ile yeniden doğuşu sağlıyordu. Bu yenilikçi hareket İtalya ve Fransa toprakları arasında yayılırken Almanya kilisenin yobaz öğretileri altındaydı. 1450 yılında Alman bilim insanı Johannes Gutenberg müthiş bir icat olan matbaayı insanlığa hediye etmişti. Eleştirel düşünceyi ve Rönesans’ın etkilerini geniş kitlelere ulaştıran bu icat, Alman toprakları üzerinde yeşeren Reform hareketi ile birlikte Avrupa tarihinin akışını derinden etkilemiştir. 1517 yılında Alman Teolog ve Filozof Martin Luther, Wittenberg Kilisesi kapısına Endüljans satışlarına karşı düşüncelerini (95 Tezi) asmış ve “Protestan Reformu hareketi”ni resmen başlatmıştır. Bu başkaldırı sonrası yobazlaşan Hıristiyanlığın laikleştirilmesinin yanı sıra eğitimde de laiklik savunulmuştur. Eğitim öğretim faaliyetleri kiliseden ayrılmış ve özgür düşünce hız kazanmıştır. Yaşanan bu siyasi ve dinî gelişmeler Avrupa genelinde köklü değişimler için domino etkisi yaratmıştır.
17.yüzyılın önemli düşünürlerinden John Locke, düşünce özgürlüğü fikrini en geniş ölçüde yayan ilk düşünür olmuştur. Akıl Çağı’nın gerçek kurucusu olarak adlandırılan Locke’ın görüşleri, İngiliz Hükûmeti’nin artan ekonomik ve askeri baskısı nedeniyle 13 koloninin Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’ni yayınlaması açısından eleştirel düşüncenin ilk meyvelerini oluşturuyordu. Fakat Avrupa bu hareketlenmelerin ötesinde daha da büyük bir gelişmeye gebeydi. Artan saray masrafları, ardı arkası kesilmeyen savaşlarda harcanan paralar, kırsal nüfusun kıta şehirlere göç etmesiyle değişen gider tabloları, aksayan vergiler Fransa’yı iflasın eşiğine getirmişti. Parlamento toplantısı sonrasında orta sınıftan kişiler monarşiye karşı ayaklanmış ve anayasal düzenleme talebinde bulunmuşlardı. Kral XVI. Louis talepleri reddetmişti. En nihayetinde tarihler 14 Temmuz 1789’u gösterdiğinde küresel değişimleri de beraberinde getirecek olan Fransız İhtilali patlak vermişti. Özgür düşünce ve birey egemenliğinin beraberinde getirdiği psikolojik temelli güç engellenememiş ve krallık rejimi yıkılarak cumhuriyet ilan edilmişti. “Milliyetçilik ilkesi” siyasi bir karakter kazanarak günümüz Avrupa devletlerinin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Eşitlik, özgürlük ve adalet ilkeleri küresel bir etkiye ulaşmıştı. Eleştirel düşünen insanın bildirisi, Fransızlar tarafından küresel çapta bir bildiriye dönüştürülmüştür. Ortaya çıkan fikirlere karşı olan Avusturya ve Prusya, Fransa’ya savaş açmış, sonuçta Napolyon yenilgiye uğramıştı. 1815’te düzenlenen Viyana Kongresi ile Avrupa’nın siyasi durumu yeniden düzenlenmiştir.
Yüzyıllar öncesinden hümanizma hareketinin ateşlediği eleştirel düşünce isteği, salt bilgiyi beraberinde getirmişti. Meşruiyet arayışındaki dukalık ve prenslikler bu yavaş fakat güçlü değişimi destekleyerek güçlendirmişti. Köklü ailelerin sanata karşı yapmış oldukları sermaye yatırım girişimleri, aydınların kürsülerden haykırışları ile birlikte küresel çapta yayılmayı tetiklemiş ve Avrupa yeni bir döneme doğru ilk adımını atmıştı. Matbaanın icadı sonrası, elde edilen bilgiler halk nezdinde yayılmış ve adeta yeni bir insanlık oluşturulmuştu. Özgürlüğün ve eleştirinin ilk meyvelerinden olan Reform hareketi kiliseye büyük bir darbe indirip eğitim öğretimde yeni bir çağ açmıştı. Büyük düşünür John Locke’ın görüşleri ve Amerika halkının özgürlük istekleri insanlığın, artık mutlak monarşiler ve bunların baskıcı tutumlarına “karşı” olduklarını en net şekilde gösteriyordu. Bu tutumun en güzel sonuçlarından biri de Fransız İhtilali oldu. Bilginin güçlenmesi ve sermaye elde etmesini sağlayan yüzyıllık süreç; ihtilal sonrası değerlenen milliyetçilik, adalet, eşitlik ve özgürlük kavramları ile harmanlanıp günümüz modern dünyasının temellerini oluşturan yapı taşları oldular.
Kardelen Koçak
Atatürk’ün önünü açtığı modern, çağdaş bir Türkiye’yi de bizler oluştururuz umarım. Kıymetli bir yazı olmuş. Kaleminize kuvvet.