11.yüzyıl, edebiyatta Farsça’nın, bilim dilinde ise Arapça’nın Türk kültürü ve dili üzerinde nüfuzunu artık iyice hissettirdiği bir dönem olmuştur. Divanü Lûgat-it-Türk böyle bir dönemde ortaya konulmuştur. Kaşgarlı Mahmut, bu nüfuzu ilk hissedip, sezen ve cevaba kalkışan insanlardandır. Eserde o zamanki yaygın kanaatin aksine, Türkçenin de en az Arapça kadar zengin bir dil olduğu ispat edilmeye çalışılmıştır. Eserin değeri sadece edebi değildir çünkü her kelimenin anlamı yanında o kelimeyi içeren bir cümle,bir şiir veya bir atasözü kullanılmıştır. Bu yüzden eski Türklerin yaşamları, adet ve gelenekleri, ağıtları, şiirleri,avları, yaşadıkları yerler hakkında da önemli bilgiler içermektedir. Bu anlamda coğrafya, sosyoloji,dil bilgisi bakımından da önem arz eden bir eserdir. Kaşgarlı Mahmut eserinin içinde sık sık milletini övmüş ona duyduğu sevgiyi her fırsatta dile getirmiştir.
“Gördüm ki Tanrı devlet güneşini Türklerin burçlarından doğdurdu feleklerin çemberlerini onların ellerinde döndürdü, Türk adını onlara kendisi verdi, Türkleri ellere sahip etti, bu asrın sultanlarını onlardan gönderdi cihandaki bütün milletlerin dizginlerini de Türklerin eline verdi…”
“Derdini dinletebilmek ve Türklerin gönlünü kazanmak ıçin onların kendi dilleri ile konuşmaktan gayrı yol yoktur.”
“Sözüne güvenilir Buhara ve Nişabur imamlarından duyduğuma göre Peygamber, Oğuz Türklerinin meydana çıkacaklarını söylediği sırada, (Türk dilini öğreniniz, çünkü bu millet için uzun bir saltanat mevuttur) mealinde bir hadîs buyurmuş. Bu hadîs doğru ise Türk dilini Öğrenmek, Tanrının emri ile boynumuza borçtur; doğru değilse o zaman da akıl bunu icabettirir”
“Türk dilinin Arap dilinden geri kalmadığı belli olsun diye, kullanılmakta olan kelimelerle bırakılmış olan kelimeleri bu kitapla birlikte yazmak arasıra içime doğar dururdu…”
“Kitaba Türklerin görgü ve bilgilerini göstermek maksadiyle, söyledikleri şiirlerden serpiştirdim, ak ve kara günlerinde yüksek düşüncelerle söylenmiş olan savlarını da aldım..”
Kaşgarlı Mahmut eserini yazarken Türklerin yaşadığı yerleri bizzat dolaşmış ve kendi edindiği bilgileri eserine aktarmıştır:
“Ben Türklerin en öz dillisi, en açık konuşanı, soyca en köklüsü, en iyi kargı kullananıyım. Onların yurtlarını baştan başa dolaştım. Türk, Türkmen, Oğuz, Çigil, Yağma, Kırgız boylarının manzumelerini belliyerek faydalandım. Bana sonsuz bir şeref, bitmez tükenmez bir azık olsun diye yazdığım bu kitabın adına da, Tanrıya sığınarak, (Türk Lûgatleri Divanı) dedim…”
Eski Türklerin cemiyet hayatları hakkında da fikir edinebileceğimiz bu kitaba bakarak şunu söyleyebiliriz; Türklerin yaşamında savaş olgusu o zamanlarda da önemli bir yer tutuyormuş ki eserde sık sık “Vuruş” denilen savaş tasvirleri,şiirleri yer alır. Savaşın dışında doğa betimlemeleri de önemli bir yer tutmaktadır. Mevsimlerin ve tabiatın eski Türkler için yeri ve önemi bu betimlemelerden az çok anlaşılabilir.
Bazı bahar şiirlerinden örnekler:
Yay baruban erküz
Aktı akın munduzı
Togdı yaruk yulduzı
Tıngla sözüm külgüsüz
(Bahar geldi,kar suları
Aktı coşkun selleri
Doğdu Tan yıldızı,
Dinle sözümü,gülünmez.)
……….
Tümen çiçek tizildi
Bükünden ol yazıldı
Öküş yatıp üzeldi
Yirde kopa adrışur
(Kurt kuş hepsi canlandı,
Erkek dişi toplandı,
Sürülerini alıp dağıldı,
Artık ağıla girilmez.)
Kızıl sarıg arkaşıp
Yipkin yaşıl yüzkeşip
Birbirgerü yörkeşip
Yalnguk anı tanglaşur
(Türlü çiçek yarıldı,
İpek döşek serildi,
Cennet yeri görüldü,
Soğuklar geri gelmez.)
Bir başka şiirde ise bahar gelince yağmurlar yağmakta,karlar erimekte,sular çoşmakta,çiçekler açmakta,yeryüzü renk renk olmaktadır:
Kar buz kamug erüşdi
Taglav suvı akışdı
Kökşin bulıt örüşdi
Kayguk bolup egrişür
Keldi esin esneyü
Kadka tükel esneyü
Kirdi budun kasnayu
Kara bulıt kükreşür
Ay kopup evlenüp
Ak bulıt örlenüp
Bir bir üze öklünüp
Saçlıp suvı engreşür
Ördi bulıt ıngraşu
Aktı akın müngreşü
Kaldı bodun tanglaşu
Kükrer takı mangraşur
Kaklar kamug kölerdi
Taglar başı ilerdi
Ajun tını yılırdı
Tü tü çiçek çerkeşür
Kulan tükel komıtı
Arkar sukak yumıttı
Yaylag tapa emitti
Tizik tump segrişür
Alın töpü yaşardı
Urut atın yaşurdı
Kölning suvın küşerdi
Sıgır buka müngreşür
Koçngar teke seşildi
Saglık sürüg koşuldı
Sütler kamug yuşuldı
Oğlak kuzı yamraşur
Yaşın atıp yaşnadı
Tuman turup tuşnadı
Adgır kısır kişnedi
Ögür alıp okraşur
(Kar buz hepsi eridi, Dağ suları yürüdü,
Mavi bulut yükseldi
Kayık gibi salınır.
Eserek geldi rüzgâr, Tıpkı tipiye benzer,
Halk üşüyüp ürperir,
Kara bulut kükreşir.
Ay kopup hâlelendi, Ak bulut yücelendi,
Üst üste kümelendi,
Saçılıp suyu inleşir.
Çıktı bulut inleyerek,
Aktı seller gürleyerek,
Kaldı halk şaşırarak;
Bulut gürler bağrışır.
Bütün sular kabardı, Dağlar başı belirdi,
Dünya âlem ısındı,
Bin bir çiçek dizilir.
Kulanlar hepsi coştu,
Sığın geyik toplaştı,
Yayla yanına koşuştu,
Sıra sıra zıplanır.
Dağlar tepeler yeşerdi, Kuru otlar çimerdi,
Gölün suyu kabardı,
Sığır boğa böğrüşur.
Koçlar tekeler seçildi,
Sağmal sürü koşuldu,
Sütler akışıp durdu,
Oğlak kuzu karışır.
Şimşek çakıp parladı, Sisler kalkıp dağıldı,
Aygır kısrak kişnedi,
Kısrak alıp bağrışır.)
Bir başka şiirde ise yaz ve kış iki düşman gibi kişileştirilerek birbirleriyle kavga ederler:
Kış yay bile tokıştı
Kıngır közün bakıştı
Tutuşkalı yakıştı
Utgalı mat ograşur
Yay kış bile karıştı
Erdem yasın kurıştı
Çerig tutup küreşti
Oktagalı utruşur
(Kış ile yaz dövüştü, Düşman gözle bakıştı,
Tutuşmak için yaklaştı,
Yenmek için uğraşır.
Yaz ile kış çekişti, Hüner yayını kuruştu.
Asker tutup güreşti,
Karşılıklı oklaşır.)
Kış:
Kış yaygaru savlayur
Er at menin tavrayur
iglcr yemc savrayur
Et yin takı bekrişür
(Kış, yaza karşı söyler: Er, at benimle sertleşir
Hastalıklar iyileşir,
Et ve beden pekleşir.)
Yaz:
Tumlıg kelip kapsadı
Kutlug yayıg tepsedi
Karlap ajun yapsadı
Et yin üsüp emrişür
(Soğuk gelip kapladı,
Kutlu yazı kıskandı,
Kar dünyayı kapattı,
Vücut üşüyüp titreşir.)
Kış:
Sende kopar çadanlar Kudgu singek yılanlar
Düg ming kayu tümenler
Kudruk tikip yügrüşür
(Sende çıkar çıyanlar,
Sivrisinek, yılanlar,
Binlerce, on binlerce
Kuyruk dikip koşuşur.)
Yaz:
Senden kaçar sundılaç
Mende tınar kargılaç
Tatlıg öter sanduvaç
Erkek tişi uçrusur
(Çayır kuşu senden kaçar,
Kırlangıçlar bende durur,
Bülbül tatlı tatlı öter,
Erkek dişi çiftleşir.)
Kış:
Ol kar kamug kışın iner
Aşlık tarıg anın öner
Yuvlak yagı mende tınar
Sen kelipen tepreşur
(Yağmur kar kışın yağar, Yiyecek ekin onunla biter,
Kötü düşman durgun durur,
Sen gelince depreşir.)
Yaz:
Balçık balık yogrulur
Çıgay yavuz yıgrılur
Erngekleri ogrulur
Odguç bile evrişür
(Balçık çamur karışır, Yoksul düşkün büzüşür,
Parmakları titreşir,
Kıvılcımla güreşir.)
(Eserin son sayfası) (DİA’dan alınmıştır.)
Kaynaklar:
Türk Tarih Kurumu Basımevi, Divanü Lûgat-it-Türk Tercümesi, 1985
Eski Metinler Antolojisi, Ankara Maarif Matbaası, 1943
Yaz ile Kışın kavga ettiği bölüm: Divanü Lûgat-it-Türk, Hazırlayan: Suat Batur, İnkılâp Yayınları, 2016 Sayfa 58-59
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!