Niye bir aradayız?
Bahadırhan Dinçaslan:
Türk milliyetçilerinin birtakım sorunları var. Bu sorunların başında hayal kırıklığı problemi var. Özellikle şehirli, modern Türk milliyetçilerinde ciddi bir hayal kırıklığı söz konusu. Yakın zamanda tesadüfen yaptığım çağrım cürmümden fazla ses getirdi. Pek çok tanımadığım insanın aynı hassasiyetleri taşıdığını gördükten sonra daha sistemli bir çalışma olması amacıyla bir araya geldik. Bu formatın fiziksel imkanlar dolayısıyla kısıtlı bir format olduğunu belirtmeliyim.
Katılımcılara 6 dakikayı aşmamak şartıyla zihninde biriktiği çözüm önerisi, tespitler sunması için süre tanındı. İki kısım olması yönünde planlandı. İlk kısımda teorik sorunlar, çözümler; ikinci kısımda ise pratik sorunlar, çözümlerin konuşulması kararlaştırıldı fakat katılımcıların buna uyduğu söylenemez. Konuşmalarda genellikle pratik, teorik sorunlar bir arada değerlendirildi. Benzer bir toplantı İstanbul başta olmak üzere birkaç ilde daha gerçekleştirilecek.
Katılımcı (1):
Benim gördüğüm en büyük sıkıntı Türk milliyetçiliğinin temelinin rasyonel ve bilimsellikten uzak olması. Temelinin çoğu zaman duygulara dayanıyor olması. Türk milliyetçilerinden, kendine milliyetçiyim diyenlerden; derin akademik ekonomik bir plan, çalışma göremedim. Milliyetçilerden tarım, teknoloji, sanayi vb. gibi ülkemizi kalkındıracak alanlarda çalışmayı görmek isterdim. Türk milliyetçileri arasında teknoloji, tarım gibi derin problemlere bakış açısı, çözüm göremedim. İlk başta halledilmesi gereken Türk milliyetçiliğinin rasyonel zemine oturtulması, akademisyenler tarafından ele alınmalıdır aksi taktirde ne kadar toplanırsak toplanalım bir çözüm bulamayız. Asıl Türk kültürünün şehirlerde bozulmaya başladığını düşünüyorum. Şehirde oluşturulan fikirlerin kırsala dayatılması yanlıştır. (Şehirli Türk milliyetçiliği tanımına bir eleştiri getiriyor.)
Katılımcı (2):
İdeolog yetişmiyor. İdeolog olacak kişilerin belli bir rahatlık seviyesine ulaşması gerekir. Hoş, mesela Gökalp ne kadar rahattı onu da tartışmak gerekir. Birçok ideolog hayatını devam ettirme kavgasında olduğu için para, vakit, fırsat bulamıyor. Romantizmden şikayetçi olanlar var ama romantizm olmazsa kitleleri davaya angaje etmek sorun olur. İnsanların davadan çekilmesinin sebebi zaten içindeki romantizmi kaybetmesi. Bir diğer noktada kaynaklar — İnsan kaynağı, para gibi unsurlar — yanlış kullanılıyor. Genç arkadaşlar bizim partimiz olmasa da olur diyecektir. Dünyanın hiçbir yerinde milliyetçiler siyasetsiz iktidara ulaşmamıştır. Kitle hareketi şeklinde siyasi bir oluşum gereklidir. (Kendisi siyasi tarihçi olduğunu belirtti.)
Katılımcı (3):
Lise dönemimde milliyetçilik tanımıyla karşılaştım. 10- 15 sene geçti. Kendimi yazılım gibi alanlarda geliştirdim. İnsanlara baktığımızda -bir kısmı hariç- herkes kavga peşinde kendi cebini doldurmanın peşinde. Yeni partiye bir şeyler değiştirebileceği umuduyla gittik gördük ki referansla, tanıdığıyla, arkadaşıyla bir yere gelme peşindeler. Milliyetçilik tanımları parti kalıplarının dışına çıkmalı. Elimden maddi, manevi geliyorsa yapmaya hazırım.
Katılımcı (4):
Örgütlü küçüklü, büyüklü Türkçü gruplarla iletişimimiz var mı? Onlara bakış açımız, onlarla iletişimimiz nasıl olmalı?
Bahadırhan Dinçaslan:
Kısa bir süre biyoloji eğitimi aldığım için genetik çeşitlilik gibi bakıyorum. Popülasyonunzda farklı fenotip, genotip olması hayatta kalma olasılığını güçlendirir. Avantaj olarak görüyorum. Herkes işe başka bir tarafından yaklaşıyor. Buradaki insanların herhalde en homojen olduğu konu ise şehirli, seküler milliyetçilik. Başka görüşler de olabilir. Bunlardan biri rüştünü ispat edip başarılı olduğunu gösterecek. Toplum nezdinde belirleyici olan başarılı olandır. Sonra diğerleri de o şemsiye altına girecektir zaten. Zoraki birliktelik değil organik olarak bir araya gelinmelidir.
Doğrudan iletişimin sorunu şudur bir noktadan sonra çatışmaya yol açıyor. Yeterince kuşatıcı ve yeterince dışlayıcı bir tavır ortaya koymak gerekir. Yeterince dışlayıcı olmazsan homojenliği kaybedersin. İlerleyen zamanlarda buradan bir irade çıkarsa o zaman bunun bir de stratejik bir cevabının olması gerektiğini düşünüyorum.
Azmi Karamahmutoğlu — Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı
Ülkü Ocakları’nda genel başkan olduğum dönemde ocak tüzel kişiliğinden başka kişilik tanımıyorduk. Dergi vs. çıkartan insanlar oluyordu. Bunları yasaklardık. Bugün ne kadar büyük bir hata yaptığımı fark ediyorum meğer biz insanların zihinlerinin etraflarına çitler örüyormuşuz. Şu an aynı imkanım olsa insanları istediğini yazıp, çizmesi noktasında serbest bırakırdım.
Tekelcilik fikri üretimde kısırlık doğurur. Başka topluluklar da olmalı. Örneğin 12 Eylül darbesinden sonra Türk milliyetçilerinin yaşadığı en büyük iç çatışma İran’dan ihraç edilen düşünceydi. Bugün AKP’nin temsilciliğini yaptığı Neo-Osmanlıcılık içimizdeydi bunlar Muhsinciler olarak ilerliyordu. Bu çatışma bir yandan da bizi besliyordu. Nasıl ki Komünizmle mücadele ederken o yapının her yanını öğrenmek durumunda kaldıysak o dönemde de tartışmalarda altta kalmamak için, üstün gelmek için Siyasal İslam’ı öğrenmek zorunda kaldık. Karşı tarafı okuduk. 1992’de Yazıcıoğlu ekibi ayrılınca onları okumayı bıraktık. Durgunlaştık, durağanlaştık. Anladım ki gelişimimizin aleyhinde bir durum oldu. Kesişen kümelere sahip olduğumuz karşıt fikirler de olmalı aynı çatı altında olmasak da.
Katılımcı (5):
Ben özgün bir şey söylemeyeceğim. Türk milliyetçiliğinin tanımını yaparken sınırlarını çizerken Atatürk milliyetçiliği baz alınsa birçok zahmetten tasarruf etmiş olmaz mıyız?
Bahadırhan Dinçaslan:
Atatürk milliyetçiliği ifadesi bana yanlış geliyor. Atatürk belki milliyetçiliğe dair bir kitap yazmış olsa olabilirdi ki zaten kendisini sadece Türk milliyetçisi olarak tanıtıyor. Atatürk, Ziya Gökalp’ın fikirlerinin olgunlaşmış fikirleri vardı kendisi de bunun takipçisi.
Katılımcı (6):
Burada toplandığımıza göre, dinlediklerime göre sanıyorum ki temellere dönüş yapıyoruz. Milliyetçilikten bahsetmek için millet tanımı yapmak gerekir. Gördüğüm kadarıyla kendini milliyetçi olarak addeden topluluklar, bu sıfatla milliyetçilikleri birbiriyle uyuşmayan işler yapıyorlar. Bizim noktamız dinamizm olmalı. Milliyetçiler var olanı kabul etmemeli daha iyisini yapmalı. Tarih boyu bir çok din, ideoloji öze dönüş söylemleri geliştirmiştir. Öze dönüşten ziyade hayatın var olan problemlerine odaklanmamız gerekir. Gençlerde bir potansiyel görüyorum ama risk de barındırıyor. Şu an liseliler benim 10 sene önceki liseli arkadaşlarıma göre milliyetçiliğe daha sıcak bakıyor. Potansiyeli doğru değerlendirmek gerekir. Bu olayın kitleselleştirmesi bizi yanlış yola sokacaktır. Prensiplerimizin belirlenmesinde kitleselleşmeyi dikkate almamalıyız.
Katılımcı (7):
Atatürk’ün içinde bulunduğu koşullarla bizimkiler çok farklı. Biz ileriye gideceksek önceden gelen insanların ortaya koyduğu fikirlerin de ilerisine gitmeliyiz. X, Y, Z kişilerine takılı kalmak bizi geriye götürür. Burada pusulamız herhangi bir kişi, görüş değil rasyonellik ve bilimsellik olmalı. Kitleleri kendi etrafımıza toplamaya odaklanmak yerine yapıcı çözümler sunarsak kitleler zaten bizi takip edecektir. Kitlelerin iknası yerine, yapıcı çözümler, rasyonel fikirler sunulmalı. AKP’nin arkasında %50 vardı bir aralar teknoloji, tarıma dair sorunlar çözülebildi mi? Hayır. İlk olarak kalifiye insanların çözümler üretmesi gerekir sonrasında hitabeti iyi olan insanlar ise bu fikirleri halka anlatmalıdır.
Bahadırhan Dinçaslan:
Biz aslında kitleselleşmiş, kalabalık durumdayız. Çok uzun yaşamadım ama 20 yaşımdayken gördüğüm şeylerle şimdiki gördüklerim farklı. Değişim dönemindeyiz A. Bican Ercilasun’un deyimiyle kaynama dönemindeyiz. Adını bizim gibi koymasa da yaşayışla, fikriyle bizim gibi olan bir insan çok var. Sosyoloji bizim yanımızda. Türkiye’de bir eski bir yeni millet var . Kültürel göstergeleri oturmamış yeni bir millet geliyor. Bunun en önemli kanıtlarından biri Gezi’dir. Atatürk bizim için bir kalkandır. İnsanlar kendileri ben bunu istemiyorum demeye cesaret edemediği için — ki bu onların suçu değil büyük bir korku imparatorluğundayız — Atatürk’e sığınıyorlar, Atatürk adına talep ediyorlar.
Hakan Ünser — Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı:
Sosyoloji değişiyor demişken benim dönemimde Ankara’da 52 ocak vardı. Başkanları ilkokul, ortaokul mezunuydu. Şimdi ise salona baktığımızda hepiniz lisans, yüksek lisans öğrencisisiniz. Milliyetçiliğin temsilinde partilerin bir problemi var. Milliyetçilik siyaset için çok kullanışlı bir argüman. Herkes alıyor eline oynuyor. Bu kullanışlı argüman olunca elde milliyetçi siyasette ahlaklı adam değil kurnaz adam öne çıkıyor. Burada çağdaş, milli, özgür bir irade koyup yapısal olarak deniz feneri şeklinde yön vermek gerek.
Katılımcı (8):
Türk milliyetçiliğinin tanımını yaparken din konusunun ne kadar kapsayıcı ne kadar dışlayıcı olduğu belirlemek gerekir. Herkes değmemeye çalışıyor bu konuya. Bir fikriyat ortaya koymaya çalışıyorsak mutlaka belirlemeliyiz.
Katılımcı (9):
Bir şeyden bahsediyoruz ama özne yok. Bu yapılmalı, şu yapılmalı deniyor ama öznesi yok. Mutlaka bu işin öznesini belirtmeliyiz. Milliyetçiler kitselleşmeli mi, kadrosallaşmalı mı sorusunun cevabını bulamadık. Kadro milliyetçiliğini istiyor olabiliriz ama bir yandan da Anadolu’da şapkalarında Göktürkçe Türk yazan, Türkçü yetişen nesil var. Bazı şeylerden uzağız. Kadın hareketlerine, tarihe vs. karşı bakışımız ritüelistik düzeyde. Hamasi söylemleri bir türlü aşamıyoruz. Sembollerin milliyetçiliğini yapmayı çok seviyoruz. Siyasal İslam’a karşı bir reaksiyon gösteriyor olabiliriz ama Avrupa Amerika penceresinden bakıldığında seküler toplum oluşturulmuş ama dini ritüeller yaşatılıyor.
Biz niş değiliz. Azınlık durumuna düşmüş ana akımız!
İskender Öksüz
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!