Bölüm 1: İnsanlar ikiye ayrılır. İnsanları en iyi tanımanın yolu onlarla yolculuğa çıkmaktır derler. Bu elbette ki iyi bir yoldur fakat daha zevkli bir yolu daha vardır: oyun oynamak. Bir iskambil destesi düşünün, destenin tamamını boş verelim, sadece aslar (1’ler) ile bir oyun oynayalım. Bu 4 kağıdı karıştırıp kapalı olarak önünüze koyayım ve 1 kart çekmenizi isteyelim. Ben köylüyü severim, eğer köylüyü temsil eden sinek açarsanız (bilmeyenler için yoncayı andırır), yani sinek as gelirse ben kazanırım. Eğer diğer kartlardan biri gelirse siz kazanırsınız. Eğer siz kazanırsanız size 100 lira veririm.
Eğer ben kazanırsam bana hiç borcunuz yok ama size hiç para vermem. Böyle çok eğlenceli bir oyun olmadı. İşleri biraz daha ilginçleştireyim. Bu oyunu oynamadan önce bana bir teklif sunmanızı istiyorum ve eğer beni ikna ederseniz o miktarda parayı size
vereceğimi taahhüt ediyorum. Burada göz önünde bulundurmanız gereken şey şu: sizin kazanma ihtimalinizin %75 olduğunu biliyorum. Yani “Eğer bana 100 lira verirsen oyundan
çekilirim.” demenizi kabul etmeyeceğimi veya “Eğer bana 1 lira ver bu iş huzur içinde çözülsün.” teklifinizin üzerine atlayacağımı göz önünde bulundurmanız gerekiyor. %75 olasılıkla 100 lira %25 olasılıkla 0 lira kazanacağınız bir durumun içerisine girmeden, %100 oranla kaç para istediniz? Direkt olarak 75’i mi isterdiniz? 60 sizin için makul mü?
Yoksa 90’dan aşağısı kurtarmaz mı diyorsunuz? Teklifiniz ne olurdu?
Bu durumu bir de %75 ihtimalle 1000 lira kazanacağınız şekilde düşünün. Bu durumda teklifiniz kaç para olurdu? Yani demin oynayacağımız oyunda, eğer doğru kartlardan birini
seçerseniz, size vereceğim parayı 10 katına çıkaracağımı söylüyorum. Bu durumda oyunu oynamamak için kaç para teklifte bulunurdunuz?
Peki ya parayı biraz daha arttırsak %75 ihtimalle 10000 lira kazanacak olsanız. %25 ihtimalle 0 lira kazanacak olsanız oyunu oynamadan kaç paraya razı olurdunuz? Mesela 3.000 sizin için yeterli mi? Bütün bu sorular aslında sizi ayırmak için soruldu: ikiye. Çünkü insanlar ikiye ayrılır. Risk alanlar ve riskten kaçınanlar. Ben riskten kaçınmam mı diyorsunuz. Tebrikler, Dünya’daki
küçük bir azınlığın içerisindesiniz.

“Beklenen Değer: Olası Kazanç (Kayıp) * Kazanç (Kayıp) Olasılığı”

Peki oynadığımız oyuna göre risk alan mı yoksa riskten kaçınan mı olduğunuzu nasıl anlayacaksınız? Eğer sizin bana teklifiniz beklenen değerin üzerindeyse; örneğin, 80 lira ver ben bu oyundan çekileyim diyorsanız, sizin için 75 liranın (100 * %75 = 75 lira) eşdeğerliği 80 lira oluyor ve siz risk almayı seven bir kişi oluyorsunuz. Veya misalen sizin teklifiniz 60 liraysa, yani sizin için beklenen değerin, 75 liranın eşdeğeri 60 lira ise, siz riskten kaçınan bir insan oluyorsunuz. Tabii bir opsiyon daha var, teklifinizin 75 lira olması. O zaman da riske duyarsız oluyorsunuz, pek insan işi değil gibi. Daha makinece bir yaklaşım. Tam olmadı mı? Hadi gelin bu işi net bir çerçeveye oturtalım. “Var mısın? Yok musun?” isimli yarışma programını hatırlıyor musunuz? Kutuların açıldığı, tekliflerin havada uçuştuğu, 10’dan
geriye sayımlar yapılarak gerilimin arttırıldığı yarışma. Hatırladınız sanıyorum. Orada yarışmacı olduğunuzu ve son iki kutu kaldığını düşünün. Sizin kutunuz ve açılmamış bir kutu. Geriye kalan meblağlar 500.000 lira ve 1 lira. Hamdi Bey’in teklifi ise tamı tamına 120.000
lira. Sizce de %50 ihtimalle 500.000 lira kazanma ihtimali varken biraz düşük bir teklif değil mi? Ver 300’ü bu iş huzur içerisinde çözülsün mü diyorsunuz yoksa bu miktarda meblağ sizin için yeterli mi? İşte bu teklifi reddedip kutunuza gidiyorsanız risk almayı seven bir insansınız. Yok ben bunu riske atamam kimsecikler de kusuruma bakmasın diyorsanız siz riskten kaçınan bir insansınız.
Tabii ki bir insanın her zaman risk alan veya her zaman riskten kaçınan olması çok mümkün değil. Bazı insanlar olası kazanç durumlarında bazı insanlar ise olası kayıp durumlarında risk alan bir profilde olabilir. Kazanılacak miktar arttıkça risk alan bir profilden riskten kaçınan bir profile dönüşebilirsiniz. Oynadığımız oyunda sizin profiliniz nasıldı, risk mi aldınız yoksa riskten kaçındınız mı?
Bölüm 2: Sayısalı Bulduğun Hafta Köpekbalığı Saldırısına Uğramak.

-İşbu bölüm kral bir Nobel Ödülü olan “Prospect Theory’yi” konu alır. –
Bir önceki bölümde insanların ikiye ayrıldığından bahsetmiştim. Hatta nasıl risk sever veya riskten kaçınan olduğunuzu hesaplayabileceğinizi de kısaca anlatmıştım. Oyun oynamayı
sevdiyseniz eğer biraz daha oyun oynamaya devam edelim. Size borcu olan bir insan düşünün. Diyelim ki benim size 3000 lira borcum olsun. Size 3000 lirayı direkt olarak verebilirim. Ama içerisinde 8 mavi top 2 de kırmızı top bulunan bir kaptan top çeksek mavi top çekersek size 4000 lira versem; kırmızı top çekersek ise hiç para vermeyeceğim bir opsiyon sunsam hangisini tercih edersiniz?(Yani %80 olasılıkla 4000 liranız olacak %20 olasılıkla para alamayacaksınız.) Direkt olarak parayı vermemi mi istersiniz yoksa
top mu çekeriz? Peki tam tersini düşünelim sizin bana 3000 lira borcunuz olsun ve yine top çekme opsiyonunu da dahil edelim. Eğer mavi top çekersek 4000 lira verirsiniz. Yani eğer top çekersek %80 olasılıkla 4000 lira vereceksiniz %20 olasılıkla da borcunuz hiç para vermeden silinmiş olacak. Sizin tercihiniz ne olur? Kahneman ve Tversky de insanların kayıp ve kazanç durumunda hangi duruma dahil olduklarına bu gibi örneklerle bakmışlardır.
Daniel Kahneman – (1934 – )

Evet, insanlar ikiye ayrılırlar fakat kayıp ve kazanç durumlarında genelde farklı davranışlar
sergilerler. “Prospect Theory”nin öne sürdüğü şeylerden biri budur. İnsanlar genellikle kazanırken, kazanma durumlarında risk almayı sevmezler. Bunu; kazanırken, “ya elimdekinden de olursam” korkusu ile kaybederken ile “battı balık yan gider” serkeşliği ile açıklayabiliriz.
Karantina günlerinde evde kapalı kalmak herkesi yıprattı. Herkesin biraz uzaklaşıp kafasını dinlemek istediği bir tatile ihtiyacı var. Peki size şöyle bir şey önersem ne dersiniz?

İngiltere, İskoçya ve İrlanda tatili.

Biraz kafa dinlemek için sizi 2021 yılında bir tatile göndermek istediğimi farz edelim. Yukarıda
belirtilen 3 ülkeye gidebileceğiniz bir tatil ama 2 tane opsiyon var:

  1. Opsiyon: Yazı-tura atarız ve eğer seçtiğiniz taraf gelirse sizi 3 haftalık İngiltere-İskoçya-
    İrlanda tatiline gönderirim.
  2. Opsiyon: Yazı tura atmak gibi bir riske girmezsiniz ve sadece 1 haftalığına İrlanda’ya
    gidersiniz.
    Hangi opsiyonu seçmek istersiniz?
    Tabii ki size sadece ada tatili yaptıracak değiliz. Temmuz’da yaptığınız tatilin ardından bir de
    Ağustos’ta Kıta Avrupası tatili var.

İtalya, Fransa ve İspanya tatili.

Burada da seçebileceğiniz 2 opsiyonunuz var.

  1. opsiyonunuz; 3 haftalığına İtalya, Fransa ve İspanya tatili ve bunun size çıkma ihtimali %5.
  2. opsiyonunuz ise 1 haftalığına Fransa tatili ve size çıkma ihtimali %10. Peki burada seçiminiz
    ne olurdu?

Kahneman ve Tversky de aynı soruyu sormuşlar ve İngiltere-İskoçya ve İrlanda tatili için, katılımcıların %78’inin kesin seçenek olan 2. opsiyonu seçtiğini gözlemlemişler. İtalya-Fransa ve İspanya tatili için de katılımcıların %67’sinin ilk opsiyonu, yani %5’lik şansa yöneldiklerini gözlemlemişlerdir.

Amos Tversky – (1937 – 1996) Rest in peace…

Burada Kahneman ve Tversky’nin dikkat çekmek istedikleri şey, 1. tatil seçeneğinde büyük olan olasılık seçilirken 2. tatil seçeneğinde katılımcılar küçük olasılıklı opsiyonu tercih etmişlerdir. Aslında iki tatil paketinde de büyük olasılık küçük olasılığını iki katıdır. Burada
söylemek istedikleri şey tam olarak şudur: Eğer sayısal loto için kupon dolduruyorsanız bunun size çıkacağı durumu düşünüp çıkan parayla ne yapacağınıza dair hayaller kurarsınız. Aslında bunun size çıkma olasılığı tam olarak “on üç milyon dokuz yüz seksen üç bin sekiz yüz on altı”da, 13983816’da 1’dir. Yani bu sayı kadar kupon oynarsanız birisi size çıkar. Sayısalı vurduğunuz hafta bir bademcik ameliyatınız varsa o ameliyatlarda gelişebilecek
komplikasyonları düşünmekten uyuyabilir miydiniz? Oysa ki bademcik ameliyatında ölüm
oranı çok düşüktür. İşte temel olarak Kahneman ve Tversky’nin söylediği şey düşük olasılıktaki şeyleri daha yüksek algıladığımız; yüksek olasılıktaki şeyleri daha düşük algıladığımızdır.

Kahneman ve Tversky yukarıda anlattığım örnekler ve bu örneklere benzer pek çok problemi çeşitli katılımcılar ile irdelemişler ve insanın irrasyonelitesini ortaya koymuştur. Bu iki adama Nobel Ödülü’nü kazandıran şey aslında hepimizin bildiği şeydir. İnsanoğlu mantıklı karar veremeyecek kadar aciz bir yaşam formudur. “Prospect Theory” veya dilimize “ümit teorisi” olarak geçen teori budur. Bu iki adam insanlığın karar verme süreçlerindeki irrasyonelitesi üzerinden 2002 Nobel Ödülü’nü kazanmışlardır. Kahneman, artık hayatta olmayan Tversky’nin
anısına ödülü almıştır. Bu iki adamın insanı rasyonel bir varlık olarak görenlere vurduğu güzel bir darbe de ”asian disease problem” olarak bilinen problemdir. Düşünün ki bir hekimsiniz. Covid-19’a yakalanmış 600 tane hastanız var ve elinizde A ilacı ve B ilacı olarak bu hastalığın tedavisinde kullanılacak 2 ilaç var ve 1 tane ilacı seçip tüm hastalara uygulamalısınız:

  • Eğer A ilacını seçerseniz 200 hasta kurtulacak.
  • Eğer B ilacını seçerseniz 1/3 (%33) ihtimalle herkes kurtulacak 2/3(%67) ihtimalle kurtulan
    olmayacak.
    A ve B ilaçlarından hangisini seçersiniz? Düşünün ki bir ilaç firması C ve D ilacı olmak üzere
    iki yeni tip ilaç geliştirdi.
  • Eğer C ilacını seçerseniz 400 hasta ölecek.
  • Eğer D ilacını seçerseniz 1/3 ihtimalle hiç kimse ölmeyecek ve 2/3 (%67) ihtimalle herkes
    ölecek
    Sizin C ve D ilacı arasından seçiminiz hangisi olurdu? Bir şey fark ettiniz mi? A ve C ilacı; B
    ve D ilacı tıpatıp aynı ilaçlar. Aralarında aslında herhangi bir fark yok. Kahneman ve
    Tversky’nin yaptığı çalışmada 152 katılımcıdan oluşan bir grup %72 oranında A ilacını tercih
    ederken %28 oranında B ilacını tercih etmişlerdir. 155 kişilik başka bir grup %22 oranında C
    ilacını tercih ederken %78 oranında D ilacını tercih etmişlerdir. Tıpatıp aynı olan, birinde
    “kurtarma” kelimesiyle sunulan diğerinde ise “ölüm” kelimesiyle sunulan bir problemde
    insanların karar yönü tam tersine hareket etmiştir. Oysa ki iki problem de aynı şeyi ifade
    etmektedir.

Ampirik: Bir şeyi deney yoluyla gözlemlemek, deneysel.

İşte insan aslında budur. Hepimiz kolay manipüle edilebilir, yönlendirilebilir ve rasyonel karar
veremeyen varlıklarız. Kahneman ve Tversky de bunu matematiksel ve ampirik olarak ortaya koydukları için 2002’de Nobel Ödülü’nü kazanan insanlardır.

Soru, görüş ve önerileriniz için:
cagri-budak@hotmail.com
https://twitter.com/mcagribudak



0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir