Jazz; ilk kez ABD’nin güney eyaletlerinde, 1900’lerin başında gelişmeye başlamış bir müzik türüdür. Jazz müziği mavi notalar, senkop, swing, çoklu ritim, atışma, ve doğaçlama tekniklerini kullanır; Afrikalı-Amerikalı ve Batı müziği tekniklerinin harmanlanmasıdır. Bu müziğin dünya ile tanışması ise 1917 yılında Dixieland Jazz Band’in ilk plaklarının piyasaya çıkmasıyla olmuştur. 1920 ile 1930’larda popülerliğinin artmasıyla başta ABD olmak üzere tüm dünya genelinde Jazz Çağı yaşanmıştır. Jazz yalnızca geçmişte değil, bugün dahi çok sevilen ve ünü gün geçtikçe artan müzik türlerinden biridir.

Muğam ise Azerbaycan halk müziğidir. Muğam sözü, Arapçadaki makam sözünden türemiştir. Tahminen 14. yüzyıla kadar yakın doğu ülkelerinin ortak müziği olmuş ama daha sonra ortaya çıkan siyasi-iktisadi değişikliklerden dolayı parçalara ayrılmıştır. Klasik doğu muğamı aslen 12 tür ve 6 koldan oluşmaktadır. Aslı muğamlar: Uşşak, Neva, Buselik, Rast, Irak, İsfahan, Zirefkand, Büzürk, Zengüle, Rehavi, Hüseyni ve Hicaz; kolları ise, Şahnaz, Selmek, Maya, Nevruz, Kerdaniye ve Güvaşt’tan oluşmaktadır.

Jazz’ın Türk coğrafyalarında yer bulması ve farklı bir perspektif kazanması ancak 20. yüzyıl başlarında gerçekleşebildi. Osmanlı İmparatorluğunda 2. Mahmut ile başlayan marş geleneği 5. Mehmet’e değin sürmüş ve sarayda “Avrupa müziği” olarak kendisine yer bulmuştu. Mahmudiye, Mecidiye, Aziziye, Hamidiye ve Reşadiye marşları ile Batı müziği coğrafyamızda yer edinmeye çalışsa dahi Jazz ilerleyen süreçlerde kendisine yer edinebilmişti.

Ancak Azerbaycan’da Jazz daha farklı ve daha güçlü bir şekilde kendisine yer edindi. Jazz bu coğrafyada halk müziği olan muğam ile farklı bir sentez oluşturdu. Oluşan bu sentez halk tarafından benimsendi ve toplum başta Vagif Mustafazade olmak üzere kızı Aziza Mustafazade ve torunu Elvina Mustafazade, Fikret Amirov, Üzeyir Hacıbeyov, Refik Babayev, Amina Figarova gibi birçok sanatçıyı var etti.

Piyanist ve besteci Vagif Mustafazade (1940-1979) 1960’larda Azerbaycan’daki caz muğam hareketinin yaratıcısıydı. O; bir tür geleneksel doğaçlama modal müziği olan Batı cazı ve Doğu muğam olmak üzere iki müzik türünü birleştirip Azerbaycan Türkçesi ile eşsiz ve yeni bir ses olarak muğam cazını yarattı. Tanıdık Doğu ezgileri Mustafazade’nin özgür ruhlu piyano üslubunda yeni bir ifade buldu.

II. Dünya Savaşı’nın sonunda Vagif büyürken Sovyetler Birliği’nde caz yasaklandı. Stalin bunu “kapitalistlerin müziği” olarak tanımlamıştı. Ancak Vagif gibi caz hayranları ve müzisyenler kısa dalga radyolarını gizlice dinlerdi, böylece BBC (British Broadcasting Corporation) ve VOA (Voice of America) üzerindeki en son caz yorumlarını biliyorlardı.

Nikita Kruşçev’in SSCB yönetimine gelmesiyle sanata karşı olan yumuşama Azerbaycan’daki muğam-jazz gelişimini hızlandırdı ve bu süreçte Vagif tünelin sonundaki ışığı gören insanın umuduyla çalışmaya başladı. 

SSCB’ de üne kavuşması ise 1966 ve 1967’de Tallinn’deki (Estonya) Uluslararası Caz Festivallerinde Vagif her iki yılda da birincilik ödülü almasıyla gerçekleşti. Ayrıca Tiflis Uluslararası Caz Festivali’ni (1975) kazandı ve Tiflis 78’in En İyi Piyanisti seçildi. Ayrıca Kiev, Ukrayna’da (1977) gösterime çıktı ve Bakü’de üç kez jazz festivalleri kazandı. 1979’da, diğer tanınmış Sovyet caz müzisyenleriyle birlikte Moskova’daki All Union Besteciler Konser Salonu’nda konser verdi.

Ama Vagif’i dünyaya tanıtan asıl gelişme 1978’de Vagif Mustafazade, Monako’daki 8. Uluslararası Monte Carlo Caz Yarışması idi. Vagif, 1969 doğumlu ikinci kızının doğumu beklentisiyle yazdığı ‘Aziza’yı Bekliyor’u seçti. Kimse Azerbaycan’dan bilinmeyen bir müzisyenin Birincilik Ödülünü almasını beklemiyordu. Vagif onurla son derece gurur duyuyordu ve 1979’daki ölümünden birkaç ay önce bir radyo röportajında, Monte Carlo Caz Festivali’ni kazanmanın ona yoğunluğunu ve coşkusunu iki katına çıkardığı konusunda kendisine güven verdiğini söyledi.

Büyük yeteneklere ve parlak boyutlara sahip bir piyanistti. Azerbaycan’dan hiçbir zaman böyle bir kasırga gücü ve yeteneği olan başka bir piyanist olmadı. Jazz’a paha biçilmez bir katkı yaptı. Bugün Vagif, kelimenin klasik anlamında bir jazz piyanisti olduğu için değil, geleneksel Azerbaycan unsurları – Azerbaycan’ın kendi doğaçlama mugham müziğinden modal ölçekler ve kendi imzasını yaratmak için caz ile harmanladığı için en çok hatırlanıyor. Bu stile bazen “muğam cazı” denir. Hem doğunun hem de batının eşsiz bir müzik kaynaşmasıydı.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir