Ekrem MüftüoğluLise döneminde 3 sene Doç. Dr. Bahtiyar Aslan, Hüseyin Akın ve Cengizhan Orakçı hocalarımdan yazı ve şiir eğitimleri aldım. Marmara Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümü 4. sınıf öğrencisiyim. Türk Edebiyatı Genç Sanat Dergisi, Ayarsız Dergi ve 30eksi.com’da yazı ve şiirlerim yayımlandı. Bunun yanında 30eksi.com’da editörlük görevi de yürütmekteyim.

rabiahatunkirtay

İrem Yılmaz

Editöryonetim

Editöryonetim

Editöryonetim

I.

dediler huz ma safa da ma keder
gözüm senden başkasın görmedi
ayıkmır şiddet-i tecelliden
nedendir de kara gözlüm nedendir
şu benim geceleri uyumadığım
mukteza-yı tâli’im mi dûr eden senden beni
yoksa ey çeşm-i siyahım bîvefa denmez sana

düşünmesem ve koyversem ellerimi belki çok şeyler söylerim
seni çirkin bir ihtiyar olmadan burnundan öpmeliyim

yemek ye diyor annem, hep alışkanlıklarım sonunda
kamü’ymüş yok bilmem kimmiş, bilincim çatlayacak
her şey senin saçların çözüldükten sonra başlayacak

II.

güzel sever diye
bühtan ederler
meni ta’n eyleyen gafil
seni görcek utanmaz mı
hem menim hakk’tan özge var mı sevdiğim
severim her güzeli senden eserdir diyerek

gara gözlerini gördüm
tezelendi köhne derdim
seninki zeytindi ama zeytin yeşile çalardı
alıp kaçardı göynümü
keçerdi bir sona kimi dağlardan
gönül dağlarından
on yedi kurşunu yeyip de ölmemiş yüreğim
gözlerin ki istanbul olur birden
gözlerin karşısında divan-ı humayunda kemerbeste vüzerâ kimiydi

III.

ne qeşengti handelerin ey yüzü mâhî
ki gökte kırlangıçça gezer yüzerdi
söyletirdi kandeleri tüm meclûb-ı hüsne
eserdi bir meltem ki gözlerindir
bâd-ı sabâ
çâre, pâre, yâre evelallah

kehkeşan dönüp baka cemalına
bula ışıltı cümle sitâre
aurora kimi büyülenir alem de
ihtimal kopar kıyamet

bir azerbaycan gözeliydi leylâ
ki ram olur
ahu afet.

IV.

bilirsin tunadan bu yana mah yüzlüm biz
bahar erişince aman, aman güzel severiz
gül yüzlü yâri de aman
aman da hile ile de severiz

sen türk ellerine gelende
tarumar alem turan olur
ruha bir sürurdur
rayihası kaşların ki
sende iki kalemdir
kadir allah çekmiş
kaş yerine

V.

demezdim
kendime isteyemezdim seni öyle güzeldin
güzeldin de
ben ister idim seni ebedi
kuğuları uçmağın dolanaydı etrafında
rumûzuydun şems-üş şümûsun cihanda
açıla kendisi olaydın ukbada
bir mikyas-ı hüsnsün ya fezada
tarık yıldızı gibiydi yüreğim kapıda
çalardı birer birer leyla hangi kapıda
yakardı neruda kuşlar sanatın
seni görse asuman üzre tâirken
fâikken sen cümle nisvâna
gizli kuşları gecenin
sana ötmeye gelirdi ay vakti
sen çıkardın süpernovalar ışıldardı
müminler müşriklerle savaşırdı
topuğunu da göstermedin ya sen
ama kör ettin godayvayı da

sana bakmak sen diriyken
diriyken sen sana bakmak
bakmak sana sen diriyken

sana bakmak
sana bakmak
sana bakmak
basamak basamak hep
sana bakmak

VI.

bakıp da bir kez babam ağlamıştı bana
sildin sen onu da saldın asumâna
bey oğlu değil er oğlu olarak
çarpışırdım ejderlerle senin için
bakardım pusatlarına yukardan
bakardım
dalardım mahşerine sevdanın
ki bulmak için nabzımı
seyrederdim sende denizlerin en turkuazını
ki biter onlar da
bitmez kelimeleri tanrının
ben onlardan güzeli seçmedim sana
seni güzele seçtim
baksın anlasın kendisi neymiş

çözülmüş bir sırrın üzüntüsü değildi bilmek seni
geceleyin bir koşuydu
küçelerinde
o bağımsız dağların

yüzündür cihanı münevver eden
fedadır yoluna bu can ü ten.

VII.

kasvetli bir günün açıldığı aralıkta
hüzün dolu bir yarına
unutma bu şiirim bir fetihtir leyla

işitmediğim vakitler o şirin dilini
hatıra bırak bana oyalı mendilini

the sun of beauty is you in this dungeon
besides your voice of tone
i would help you to carry the stone.


Mehmet Enes SÖYLER

Editör: Zeynep Gökçe Azman

Şiire gebeyim bu gece
Heybemden atlarımı besliyorum, kuytu bir köşede
Kurtlar yoldaşım belki de zihnimde telaşe,
İnsanlığım sandım ağzımdan tüteni, değilmiş,
Gençlik işte,
Evet, kucağımda güller gezdirdim yirmi beş sene
Tırmanmadı ellerim göklere, talim ettim diplere,
Düşümde tuttum gövdeni, bu nasıl endişe?
Sonra sesin yankılandı bir vakit
Kaşlarımı çattım, seslendim iblise,
Ben seni yolda görsem dizlerim titrer dedim,
Oysa kalemimden süt damlardı benim,
Ben hep yolunu tuttum zihnimdeki kurtların
Ve kalem dayanamadı, gökyüzüne seni çizdi,
Kimseye söylemeyin ama gözlerimiz birbirine değdi,
Kalem ve ben karşılık ağlaştık
Sesimi yükselttim ona o gece, duymadı,
Kırlardan gelsinler dedim,
Giderek arttı sesimin sessizliği
Atlar da terk etti sonra beni
Kurtlar kaldı, bir de gökyüzünde sen
Yine söyledim sana, bildiğim tek gerçeği,
Tebessümün güçlüdür toptan ve tanktan
Ellerimi sakın bırakma.
Düşman, sağanak olsa da fark etmez,
Gül dağıtırız biz insanlığa,
Yangın yerine değmez, bunu da bilirim,
Fakat vicdanım kanımı çeker kendine,
Ben de ona bir tabure çekerim,
Otur derim soluklan biraz,
Gidecek çok yolumuz var.

İsa Tekin

Editör: Elif Berra Kılıç

Bütün kapılar sonsuzluğuna kapandı, dışardayım.

Katran gibi cama yapışmış ay,

Sonsuzluğun efsanevi gölgesinde oyalanırken,

Sana yakalandım bir an.

Bir sen eksiktin ay ışığı,

Gölgeni gölgemden kurtar.

Dudaklarından bir ay ışığı dökülür,

Usul usul gönlüme sarkar.

Beni göğün tam ortasında unuttu gülüşleri,

Ona parlıyor şimdi gündüzünde de gecesinde de bir ay.

Bir kez aydınlatsın şu şaibeli ruhunu bu gökyüzü,

Gömülen şu hisli gövdeleri kurtarsın,

Diriltsin ayın ışığıyla.

Belki ruhların eksikliğini tamamlar gösterilerin.

Göğün kuytusundan kayıp giden ay gibi izafiyetli gözlerini çek al yıldızların dişinden.

Tılsımını göstermeden uzaklaş benden ve göğün rehavetinden.

İşte böyle sonlandırıyoruz bir gök bölümünü.

Bazı anılar ayın altında karanlıkta kalırlar.

İrem Yılmaz

Editör: Elif Berra Kılıç

alacakaranlığı ensesinden tutmuş bir atla bakışıyorum
gözlerin biraz kahveye çalıyor senin
bilse bunu kısraklar rengini yırtıp sana bürünür leyla

pususu Allah kadar tek
sokaklardan sağ çıkmanın azizliğini bulaştırdım şiirime
yine ellerimde senin için çiçekler vardı ölmedim
siper göz ya da namlu kirpik adın vardı
leyla sen göğü bile toplardın sesinde

bir kuşu kükreyerek gecenin ortasında
seni de konuşurken gördüm
bir yaprak küçük fırtınalara kafa tutarken benimle
dizlerime çakılmış iki merminin ikisi gözlerinden doğdu
hengâmenin ortasında senin bir gölgen mutlak vardır leyla

bir ya da iki ölümden döndükten sonra
yirmi altı yaşamı göğsümü açıp sen yerleştirdin
kalbin etrafında eski bir taş plak
sadece senin döndüğün köşelerin şarkısını çalıyor
henüz terliğin ters giyildiği tarihimi kucaklıyorsun
her cümlen bir takvim yaprağı leyla

köşeye sıkışmış vahşi bir hayvan yüzümün yarısıdır
göğüs kafesinde diğer yarım kılıç bileyliyor
seni bir cenderenin, bir göğsün içinde tutmak ne mümkün
konuşunca en az dünyaya sığıyorsun
leyla iki kurşunum var, öz vatanısın

ekmeği unuttum, ölmeyi unuttum
bakışların hatırımın tümü leyla

Alperen Alparslan Gözen

Editör: Elif Berra Kılıç