Girdi yapan

,

Kafka ve Haneke Üzerine

“Bunlar, gerçekten sahip olduğu şeylere bakılırsa küçük şeyler ve bu eksiklerden rahatsızlıkduyan kimse, büyük şeylerden anlamadığını gösterir sadece.” 352. Şato (Das Scloß), Kafka ve Haneke için bir kesişimdir. Haneke Şato’yu sinemaya uyarlarkendiyaloglar ve senaryoda tamamen kitaba sadık kalmıştır. Eser genel çerçevede bize bürokrasinin uzlaşımsız yönünü göstermeye çalışır. K. karakteri memur olarak atanır, daha sonrasında ise buradaki […]

,

Türk Milliyetçiliğinin Devlet Tansiyonu: Temsiliyet ve Meşruiyet Meselesi

Günümüz Türk milliyetçiliğinin – ki ele alınan kavramın sabit olmayan vaziyeti, kimi veya kimleri tam manasıyla ne şekilde anlattığının meçhul oluşu, bu yazıda mevzubahis edilecek temsiliyet ve meşruiyet meselesinin bariz bir örneğidir – içinde bulunduğu durum bir hastalık hâlini almıştır, ki söz konusu hastalık, Türk milliyetçiliğinin kendisini karşısında bulduğu ayrım noktasında düğümlenmiş durumdadır. Kendisini geniş […]

Kısaca Türk Tarımının Serüveni

2000′ lere Gelmeden Önceki Durum Yazıma, Türkiye’nin eskiden bir “tarım cenneti” olduğu görüşünün altındaki sebepleri yazarak başlayacağım. 1965 senesinde Türkiye Cumhuriyeti nüfusu 31.391.421’dir. [1] 1965 senesinde belirlenen nüfusun yüzde 68’i köy ve beldelerde yaşıyordu. Buradan hareketle Anadolu’nun 1990’lara kadar durumunu anlatmak gerekir. Özellikle 1453 sonrası Anadolu’da Bursa, İstanbul, Edirne dışında kendi sanayi ve ticaret ağını kuran istisnalar […]

,

Arif Nihat Asya’nın “Sevgi Mektupları” Üzerine

Arif Nihat Asya 7 Şubat 1904 tarihinde Çatalca’ya bağlı İnceğiz köyünde doğdu. Babası Ziver Bey, annesi Fatma Hanım’dır. Daha 7 günlükken babasını kaybeden küçük Arif, 3 yaşına kadar annesiyle beraber babaannesi ve dedesinin yanında yaşadı. Arif 3 yaşındayken Fatma Hanım, Osmanlı subayı Abdülrezzak Bey ile evlendi. Arif’in 1 yıl boyunca annesi ve üvey babasıyla mutlu […]

Bir Anadolu Şiiri

-Bilge Ağabeyim Emrah Birgül’ün Büyük Katkılarıyla- Kısa giyineni gözüyle taciz eden, Geceleri ite köpeğe tecavüz eden, Alkolü haram bulup her haltı yiyen, Sen değil misin bu arsız anadolulu? Ezilen görünce ses çıkarmayan Zulmedene zulme alkış tutan, Şeyhin, dervişin elin eteğin öpen, Sen değil misin bu arsız anadolulu? Erkek adamdır aldatır diyen, Kadının hakkı kötektir diyen, […]

gelenek

bana dünyamı unutturdun neredeyim? kara kuzguna vurulmuş ak kelebeğim. durmak bilmez yağmurların doldurduğu deredeyim, kayalara çarpa çarpa boğulmak geleneğim. bir şiir de adının geçtiği her keredeyim, yıkıldım gözlerine lakin serpe sere değil. intihar kuşandım elini ver edeyim, çamura battı şairliğim tırnağımdan sere değin. ya bu yârdan geçerim, ya bu yardan atlarım! toprağın tadını ezbere bilir […]

Kanatlar

“Anne! Burnumu nereye koydun?”           “Hangi burnunu?”           “Kırmızı olanı.”            Annem, bu soruyu her sorduğumda aynı şaşkınlıkla cevap verir. Mutfaktan çıkıp, köpüklü ellerini kazağına silerek yanıma geldi. Elbise dolabımdaki en üst rafın arka taraflarından küçük kırmızı süngeri bulup masamın üstüne koydu. Mutfağa gitmek üzere arkasını dönüp yürümeye hazırlanırken birden durup yüzüme baktı.         “Makyajını  […]

Mahzun ve Üserâ

Çığlıklar ve bağırışlar Tanrı Dağı’nın arkasından, Düşmüş derin bir uykuya Türk obası, İşitmez olmuş kandaşının yakarışlarını, Kulaklarını tıkatmıştı çünkü Kızıl Çin’in parası.   Kamplar, kanlar ve katliamlar, Dilini ve dinini meneden yaratıklar, Osman Baturlar ve Kürşatlar, Elbet bir gün tekrar gelecek atlarıyla şen bahadırlar. Kızıl hilal bayrağıyla Gökbörünün yanında, Kabart kulaklarını o zaman Bilge Kağan’ın […]

Gecenin Ortasında Bir Şehirde

Erkeğinin yaklaşan dudağını elleriyle durdurarak konuştu “Yoruldum artık, duralım.” Semra, vücudu örtüyle kaplı hâldeyken Mithat’a bakıyordu. Kesik kesik öksürdükten sonra bir kez daha konuştu “Saat kaç?” Mithat, Semra’nın sorusunu cevaplamak için elini çekmecenin üstündeki telefona uzattı. -İki buçuk… -Oo baya olmuş (bir kez daha öksürerek), uyuyalım mı? -Olur. Telefonu bırakıp arkasına yaslandı. Semra ince kollarıyla gövdesini sarıyordu. Küçük ellerinin sıcaklığı ruhunda meçhul bir yerlere […]

Babaannemin Siyah Örtüsü

Bütün erkekler nereye gitti? Geçen yaz babamla birlikte portakal ağacına kurduğumuz salıncakta sallanırken soruyorum kendime. Kuzenime doğru salınırken üstündeki beyaz yakalı mavi önlüğe takılıyor gözlerim. Durmadan okuldaki arkadaşlarını, derslerini, öğretmenlerini , bakkalda satılan horoz şekerlerini anlatıyordu bana. Birkaç yıl sonra benim de okula başlayacağımı söylemişti annem, okuldan dönenleri ağlayarak pencereden izlediğim bir akşamüstü. Ancak şu […]