Yazılar

Anadolu’nun içinde bulunan birçok tarihî eserden sadece bir tanesi “Hamamkarahisar Camii” bugün harabe şeklinde ayakta durmaya ve gelecek nesillere ulaşmaya çabalıyor. Peki biz bunun için bir adım atıyor muyuz ? Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara’ya sadece 109 kilometre uzaklıkta olan ve neredeyse 800 yıldır sağlam bir şekilde hizmet veren bu tarihî eser ve cami maalesef görenleri üzecek durumda. 

Ankara-Eskişehir Karayolu istikametinde Günyüzü yol ayrımından girince Sivrihisar ile Günyüzü ilçeleri arasında kalan Hamamkarahisar Köyü’nde bulunan bu eserin, ciddi bir restorasyon ve bakıma ihtiyacı var. 

Hamamkarahisar Camii’nin Dıştan Görünümü

Emir Seyfeddin Kızıl, Türkiye Selçuklu Sultanı “İzzeddin Keykâvus”un üç büyük emîrinden birisi. Türkmen Bayındır Boyu’nun Beyi ve aynı zamanda Ankara Valiliği görevinde bulunan bir emir.

Seyfeddin Kızıl Bey’in İzzeddin Keykâvus ile Alâeddin Keykubad arasındaki anlaşmazlıklarda ara buluculuk yaparak iki kardeşi barıştırdığı bilinir. Alâeddin Keykubad zamanında Ankara Uç Beylerbeyi (Melik’ül-ümera) olur. Ankara’da Kızılbey Mahallesi’ne bir külliye ve cami yaptırır. Ancak bu arazi daha sonra Ziraat Bankası’na satılır ve arazide bugün de mevcut olan Merkez Bankası ve Ziraat Bankası binaları inşa edilir. 

Kızılbey Külliyesi kalıntıları, 1924-26
(Fotoğraf: Abdülkerim Erdoğan-Unutulmayan Eski Ankara Resimleri Meraklıları Platformu’ndan)

Bugün hâlâ ayakta durmaya çalışan Hamamkarahisar Camii’nin hemen yanında aktif olarak kullanılabilen ve daha önce restorasyonlara tabi tutulan tarihî bir Selçuklu hamamı da bulunuyor. Ancak ne yazık ki caminin durumu hiç içler açıcı değil.

Çevre halkıyla kısa bir sohbet fırsatım oldu. Daha önce restorasyon
çalışmaları için bakanlıktan gelenlerin olduğu ancak kayda değer bir çalışmanın yapılmadığını söylediler. Bu durumdan çok üzgün olduklarını ve mümkün olduğu kadar bu tarihî eserin korunmasını arzu ettiklerini bildirdiler.

1259 yılına kadar tarihlenen bu camide, Selçuklu-Osmanlı geçiş mimarisi
esintilerini görmek mümkün. Cami, göz motifli kubbesiyle bu statüdeki nadir Selçuklu eserlerinden sadece bir tanesi.

2 Temmuz 2020 günü yaptığım geziye bu camiyi dahil etmem yazıyı
yazmama vesile oldu. İnsanların sık kullandığı Ankara-Eskişehir yoluna çok yakın olan bu tarihî eseri ziyaret edip sahip çıkmak hepimizin görevi.
Tarihî eserler yaşadıkça tarih de yaşamaya devam edecek. Hem bölge halkı hemde gelecek nesillerin bu yapıyı görebilmesine adına acil bir onarım şart.

Cami içini ve çevresini fotoğraflama fırsatım oldu. Fotoğrafları buraya ekleyip yorumu sizlere bırakıyorum.

Cami’nin ön kısmındaki kırmızı alanda muhtemelen bir zamanlar çini işlemeleri
vardı.
Kubbenin hem iç hem de dış kısımlarında yosun ve ağaçlar yeşillenmeye
başlamış. Güvercinler yuva yapmış.
Caminin zemini pislik içinde ve maalesef tahtaların birçoğu çürümüş. Minber ise sonradan eklenmiş olmalı, camiye göre oldukça yeni duruyor.
İçeriden sekizgen şeklinde görünen caminin mihrap kısmı ise bu şekilde. Camlar ise güvercinlere ev sahipliği yapmaya başlamış…

Batuğhan Tatar