Bir Muz Sadece Muz Değildir

Bu yazıda “muz cumhuriyeti” kavramını ve bunun “Çikita muz” ile olan ilişkisini anlatmak istiyorum. Dışarıdan bakılınca bu ikisi arasında pek bir ilişki yokmuş gibi görünüyor. Fakat işin aslı öyle değil. Çikita muz ve muz cumhuriyeti kavramı esasında ayrılmaz ikilidir.

Her şey 1871 yılında Kosta Rika’da başkent San Jose ve Limon kenti arasında yapılacak demiryolu inşaatı ile başladı. Demiryolu inşaatını üstelenen Henry Meiggs’in ve onun 1877’deki ölümünden sonra işleri devam ettirecek olan yeğeni Minor Keith, demiryolu işçilerini ucuza doyurmak için en uygun besinin muz olduğuna karar verirler. Demiryolu inşaatı boyunca muz yetiştirmeye başlarlar. Evet, yanlış okumadınız… Demiryolu işçilerini doyurmak için muz üretirler. Hat tamamlandıktan sonra muz yetiştiriciliğinin kârını gören Minor Keith ise bu işe girişir. 1899 yılında United Fruit Company doğar. UFC kısa süre içerisinde dünya çapında bir tekel hâline gelir.

UFC o kadar büyür ki faaliyet gösterdiği ülkelerdeki siyasi yapıya da müdahale eder. Çıkarı için hükûmetlere rüşvet verir, işçileri sömürür, vergi vermez, faaliyet gösterdiği ülkeye yatırım yapmaz. (Ne kadar tanıdık değil mi?) UFC’nin bu davranışları nedeniyle Latin Amerikalı gazeteciler bu şirketi “ahtapot” olarak adlandırır. Şirket ilerleyen yıllarda sol partiler tarafından Lenin’in emperyalizm tanımının doğrudan yansıması olarak tanımlanır. İşçiler sürekli olarak greve çağrılır. Pablo Neruda, Gabriel Garcia Marquez gibi dünyaca ünlü yazarlar kitaplarında bu şirketi eleştirirler.

1904 yılında Honduras’ın o zamanki başkanı bir hata yapar ve UFC’den vergi ister. Bunun üzerine şirket başkanı devirip kendilerine yakın birisine kukla hükûmet kurdurur. Bu olay üzerine Amerikan edebiyatının ünlü yazarı O. Henry, Honduras’ı “Muz Cumhuriyeti” olarak tanımlar.  Böylece dillere pelesenk olan bu tanım doğar. Bu tanım daha sonra 3. dünya ülkelerine yönelik olarak kullanılır.

Şirketin faaliyetleri bununla sınırlı değildir. Kolombiya’da 12 Kasım 1928’de başlayan işçi grevine 6 Aralık’ta General Cortes Vargas saldırır, yüzlerce işçi ölür. Bu olay “Muz Katliamı” olarak bilinir ve ünlü yazar Gabriel Garcia Marquez bu olayı “Yüz Yıllık Yalnızlık” romanında işler. Olay sonrasında ABD’nin Bogota Elçiliği, ABD Dışişleri Bakanlığı’na 29 Aralık 1928’de çektiği telgrafta “Gururla belirtirim ki UFC yetkilisinden aldığım bilgiye göre son olaylarda Kolombiya ordusunca öldürülen grevci işçilerin sayısı beş ila altı yüz civarındayken sadece bir asker hayatını kaybetmiştir.” denir. Olaylar daha sonraları “La Violencia” olarak adlandırılacak iç savaş döneminin ilk adımı olarak gösterilir. Koca bir ülke bu şirketin çıkarları için iç savaşa sürüklenir. Nitekim bu şirketin Kolombiya’daki faaliyetlerine döneceğim.

ABD’nin 1954’te Guatemala’daki Carlos Castillo Armas darbesini desteklemesinin arkasında da bu şirket vardır. Ülkede seçimle başa gelen Jacobo Arbenz Guzman’ın Guatemala’yı Sovyetler Birliği’ne yaklaştıracağını iddia eden UFC’nin asıl sorunu hükûmetin toprak reformu kararıdır. Zira ülkedeki en büyük şirket olan UFC, toprak reformunun hayata geçirilmesi hâlinde topraklarının %40’ını kaybedecektir. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı John Foster Dulles’ın hem komünizme düşmanlığından hem de sahibi olduğu Sullivan & Cromwell Avukatlık Bürosu aracılığıyla UFC ile ilişkisinden faydalanan şirket, John Foster’ın kardeşi Allen Dulles’ın da CIA şefi ve UFC yönetim kurulunda olmasını üst üste koyup Castillo Armas’ın darbesini harekete geçirir. Castillo’nun askerleri CIA tarafından eğitilir ve silahlandırılır.

Şirkete direnebilen tek ülke Küba olmuştur. 1959 yılında gerçekleşen Küba devrimi sonrası Fidel Castro şirketin işletmelerine el koyar ve ulusallaştırır. 1960 yılının nisan ayında Castro, UFC’yi Kübalı muhaliflere destek vermek ve adaya bir işgal planlamakla suçlar. Castro, ABD’yi de “Küba, Guatemala olmayacaktır” diyerek uyarır ancak Domuzlar Körfezi Çıkartması olur, ABD büyük başarısızlığa uğrar, şirket zararlarını tazmin edemez.

Daha sonra UFC, 1970’teki mali kriz sırasında Eli Black’e ait AMK[1] şirketi ile birleşir ve United Brands adını alır. Şirket daha sonra (1984’te) Chiquita Brands International adını alır ki işte adına şarkı yazılan meşhur “çikita” adı buradan gelir. Aynı yıl Turgut Özal, yerli sanayii ve tarımı ithalat sopası ile terbiye etmeye karar verip gümrükleri indirir ve bu şirketi, “Çikita muz” ile yurdumuza sokar. Tabii Anamur muzunun kalitesinde olmayan Çikita muzu “saman gibi” diye pek beğenilmese de nihayetinde muz en zenginin yarım kilo aldığı bir ürünken artık insanların 2 kilo alabildiği bir ürüne döner.

Chiquita Brands International da birleştiği United Fruit Company (birleştiğinde United Brands) kadar pis işlere bulaşmış bir şirkettir. Yazının başında Kolombiya’ya döneceğim demiştim. 1990’lı yıllarda bu şirket Kolombiya’da terörü destekler. ABD’de görülen bir mahkemede Kolombiya’daki UAC (Autodefensas Unidas de Colombia) adlı gruba 2 milyon dolar verdiklerini açıklamak zorunda kalırlar. Ancak ABD yönetimi ile olan ilişkileri sayesinde kimse hapis cezası almaz. Şirket 25 milyon dolar tazminat öder. Şirketin CEO’su olan Charles Linder, Demokrat Parti’ye büyük miktarda bağışta bulunur ve bunun karşılığında Bill Clinton, Kolombiya’daki ölüm tugaylarını destekleyen Andrés Pastrana hükümetine destek verir. Obama yönetiminde Adalet Bakanı olan Eric Holder ise o dönemde Chiquita’nın lobi faaliyetlerini yürüten Covington Hukuk Şirketinin ortağıydı.

Kokainin dağıtımında da şirketin gemilerinin kullanıldığına dair iddialar vardır ancak tabii ki bunların üstü kapatılır.

Şirketin Türkiye’deki faaliyetlerine dair detaylı bir bilgi yok ancak Çikita muz için yazılan o meşhur şarkı herkesin malumu… Kim bilir belki de Ajdar bütün bu olanlara dikkat çekmek için o şarkıyı yazmıştı.

Nihayetinde Chiquita Brands International şirketi 2014 yılında 742 milyon dolara Brezilyalı portakal suyu üreticisi Cultrale-Safra şirketine satıldı. Son yıllardaki muz bolluğu ve AB’nin muz ithalatı kotasının şirkete milyonlarca dolar zarar vermesinden sonra ise 28 Kasım 2020’de Chiquita Brands International konkordato başvurusunda bulundu.

Kapanışı Gabriel Garcia Marquez’in Yüz Yıllık Yalnızlık kitabından yapayım: Gringo’nun birine muz yedirdik diye şu başımıza açtığımız işlere bakın.

[1] American Seal-Kap

YAZAR

Semir Yapıcı

EDİTÖR

Ekrem Müftüoğlu

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir