Ölüme Doğuş: Bir İntihar Felsefesi

“İçimdeki Deniz”, Javier Bardem’in Ramon; Belen Rueda’nın Julia karakteri ile karşımıza çıktığı ödüllü bir İspanyol filmidir. Film vahim bir kaza sonucu birtakım fiziki yetilerini kaybeden Ramon’un ötanazi isteği etrafında şekillenmiştir. Talebi ısrarla mahkeme tarafından reddedilen Ramon, avukatı Julia ile derin bir bağ kurmuştur. Julia CADASIL sendromundan muzdariptir. Felç ve demans ile belirti gösteren bu hastalık, Julia’ya da yaşamı sorgulatmıştır. Ramon’un ötanazi isteğini öğrenen bir din adamı, onu bu isteğinden vazgeçirmek üzere Ramon’la görüşmeyi talep eder. Filmin tam bu kısmında sorgulanması gereken sorulardan biri “İntihar etmek isteyen birini neden vazgeçirmeliyiz”dir. 

Bazı cevaplar (Beraberinde yeni sorular…):

  • Birey, sistem tarafından var edilmiş bir çarktır ve etik; bizi hayatta tutmayı, çarkın sağlığını amaçlar. Bu yüzden çarkın dişleri olan biz, eksilmeye müdahale ederiz.
  • “Evrimsel fayda.” İntihar evrime ters bir mekanizmadır. Evrim, tür devamlılığı için önemli, birey içinse aslında önemsiz bir şeydir. Sürekli acı çeken birey bundan daha önemli bir sorunu olmadığı için evrimin istediği üremeyi de gerçekleştiremez. Doğa, doğal seçilim ile elediklerinin yanında; kalanlardan, hayata tutunmayı ve doğaya güvenmelerini ister. İntihar bir doğal seçilim midir?
  • Hedonistik açı. Hazza ulaşmak, acıdan ise kaçmak öğretilir bize. Hazcı bir açı ile bakıldığında yaşamsızlık, artık keyif vermeyen bir yaşamdan iyidir, iyi midir?

Acı, mutluluk gibi kavramlar zihin üretimi olan soyut kavramlardır. Beyni kontrol eden sistem ve o kimyasal işleyiş bilinci oluşturur. Bu denge ile bilincin oluştuğu kolay idrak edilemez çünkü bu fikir, kâinattaki her şeyin insan için yaratıldığı inancına sıkı sıkıya bağlı olan insanoğlu için ağır bir darbedir. Bunun ekseninde ve bu sebeple sürekli; özgür irade, haz ve ruh arayışı içinde bulunuruz. Mark Twain, İnsan Nedir? kitabında “İnsan beyni öyle yapılandırılmıştır ki, her ne olursa olsun hiçbir şey oluşturamaz. Ancak dışarıdan elde edilmiş malzemeyi kullanabilir. Sadece bir makinedir ve otomatik olarak çalışır, irade gücü ile değil. Kendi üzerinde hiçbir komutası yoktur, sahibi de onun üzerinde hiçbir komutaya sahip değildir.” diyerek okurlarının irade üzerindeki fikirlerini sonsuz bir döngüde sorguya açar.

Ramon’un öyküsüne dönelim. Filmin sonunda Julia, demansın da etkisi ile yaşama teslim olmayı, Ramon ise beklediği karar çıkmadığı hâlde ölmeyi seçmişti. 

İntihar felsefesinin modern felsefe düşünürlerinden Camus; bize, sorulması gereken en elzem sorunun intiharın gerekliliği olduğunu söyler. Doğru bir tespittir çünkü kalan tüm sorular yaşamın içindekileri muhatap alır.

“Kirazın Tadı” adlı filmde de bu çerçevede seyreden bir anlam ve anlatım söz konusudur. Karakter der ki “İntiharın en büyük günahlardan biri olduğunu biliyorum fakat mutsuz olmak da bir günah. Mutsuzken başka insanları incitirsiniz. Bu da bir günah değil mi? Eğer seni incitirsem bu bir günah değildir fakat kendimi öldürürsem öyle midir? Allah’ın bağışlayıcı ve büyük olduğunu düşünüyorum. O, yarattıklarının acı çektiğini görmek istemez. Allah belki de bizi zorla yaşamaya mecbur etmeyeceğinden çok daha yücedir. Bu, çözümü insana bağışlamasından dolayıdır. Bunun anlamı hakkında hiç düşündünüz mü?”

İyi yaşamaklar sevgili tutunabilenler, tabii eğer böyle bir şey mümkünse…

YAZAR

Nazlıcan Alkan

EDİTÖR

Elif Berra Kılıç

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir