Türk milletinin dinamikleri her daim duygusal ve coşkulu olmuştur. Öyle ki batıda yaşansa aylarca tartışma konusu olacak olaylar Türkiye’de yaşandığı vakit, o olayı toplumun dinamiklerine uygun başka bir olay ile rahat bir şekilde ikinci plana atmak mümkündür. Ne yazık ki millet olarak bu duygusal yaklaşımı mantıksal yaklaşıma çevirmediğimiz takdirde piyon olmaktan ileri gidemeyeceğiz.

10 Nisan 2020 akşamında alınan sokağa çıkma yasağının ardından yaşananlar medyada ve toplumda bir infilak yaratmış, halk yeniden kutuplaşmıştı. Herkesin hemfikir olduğu tek bir konu vardı: Karar doğru bir karardı fakat duyurulma ve uygulanma şekli yanlıştı.

İnsan psikolojisi her daim olağan durumlarda kendini korumaya almaya dayalıdır. Sürecin en başından beri virüsü ciddiye alıp tedbirlerini ona göre alan kesim dışarı çıkmazken, tedbir alma hususunda eksik kalan ve altyazı ile geçilip ardı doldurulmayan ‘yasak’tan ötürü telaş eden kesim sokaklara dökülmüştü. Ertesi gün bilim kurulu üyeleri açıklamalarında ‘Uzun süre evde kalmaya hazır olun.’, ‘Dün yaşananlardan ötürü çok üzgünüm tehlike arttı’ gibi açıklamalar yapmış sağlık bakanı ise o iki saatlik zaman diliminde yaşananlara dair açıklamada bulunmamıştı.

Yasağın bitmesine saatler kala 12 Nisan 2020 akşamı tüm Türkiye’yi ters köşe eden bir haber ile karşı karşıya kaldık. İçişleri bakanı Süleyman Soylu yayımladığı bir mesaj ile yaşanan görüntülerin yürütülen süreç ile uyuşmadığını ve kararın şahsına ait olduğunu iletmiş, milletin ve Cumhurbaşkanının affına sığınarak görevinden ayrıldığını duyurmuştu. Göreve geldiği günden bu yana mikrofonlara konuşmaktan çekinmeyen, halka dair kararları halka iletirken kameralar karşısında olan Soylu; bu iki günlük süreçte kameralar karşısında olmak şöyle dursun birbiri ile çelişen birçok açıklamada bulundu. Kararın açıklandığı akşam kararı Cumhurbaşkanının talimatı ile alındığını dile getiren Soylu, iki gün sonra istifasını dile getirdiği yazıda kararın şahsına ait olduğunu belirtmiştir. Tam da bu noktada halk olarak kafalarda birçok soru oluşmuştur. İlk etapta Cumhurbaşkanı talimatı ile alındığı söylenen karar ne gibi tartışmalardan sonra Bakan Soylu’nun şahsına ait olduğu vurgusuna dönmüştür? Sağlık Bakanı süreçle alakalı Soylu ile görüşmüş müdür? En mühimi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu iki günlük süreç hakkında neler düşünmektedir? Kulis bilgilerine göre istifa kararı öncesi Cumhurbaşkanı haberdar edilmiş midir?

Bizler daha bu soruların cevaplarını merak ederken İletişim Başkanlığı gece yarısı olmadan yaptığı açıklama ile Bakan Soylu’nun istifasının kabul edilmediğini göreve devam edeceğini duyurdu. Saatler 12’yi gösterdiğinde ise yasağın bitmesini fırsat bilen bazı kesimler sokaklarda konvoylar yapmış Bakan Soylu’nun yanında olduklarını göstermişlerdi.

Üzücü olan şudur ki Bakan’ın virüsün yayılmasını önlemek adına tedbir amaçlı aldığı yasak yine Bakan’a destek amaçlı yasak biter bitmez sosyal mesafeyi çiğneyerek Bakanlık önünde toplanmalara sebep olmuştur. Düzenlenen konvoylara katılanlardan kimileri ‘Terörden öleceğimize koronadan ölürüz sıkıntı yok.’ diye açıklama yapmışlardır. Bu yaşananlar gösteriyor ki halkımız böylesi tehlikeli bir pandemi karşısında dahi duygularına hakim olamıyor ve değişik paradokslara sebep olmaktan geri durmuyorlar.

İçişleri Bakanı istifa etti diye intihara kalkışan vatandaşın olduğu bu topraklarda unutmayın ki bizleri sadece virüs değil, partizanlık öldürür. Her şeyden önce aklımızın duygularımızdan önde olacağı, olayları mantık çerçevesinde yorumlayacağımız dönemlerin hasreti ile yaşananlara şaşırmaya devam edeceğiz.

Unutulmaması gereken şudur, 10 Nisan akşamının ihmalini 12 Nisan akşamı gölgeleyemez. Kuluçka sürecini hesaba katarak söylemek gerekir ki on gün sonra istifayı değil vaka sayılarında yaşanabilecek patlamaları konuşuyor olabiliriz.

Vaka sayısındaki patlama sağlık sistemini çökertirse değil İçişleri Bakanı, tüm kabine istifa etse dahi bizi yaşanacak olan kaostan kurtaramaz.

Bu virüs ile mücadele, gereken ciddiyet ve hassasiyet gösterilmediği takdirde hayatın normale dönme sürecini uzatacağı gibi, eğitimden ekonomiye birçok alanda gerek devleti gerekse milleti zora sokacaktır.

Bizlerin bu saatten sonra ihmal edilmiş bir iki saat daha yaşamaya lüksü yoktur. Bu sebeple fertler olarak her birimiz izolasyona ve sosyal mesafeye dikkat etmeli ve gereken tedbirleri en sıkı şekilde almalıyız.

Esen kalın.

Not: Yönetim ciddiyet gerektiren bir olgudur. İçişleri Bakanı gibi yüksek ve mühim bir konumda olmanın sorumluluğu telefonun not kısmına yazılmış bir açıklama ile istifa duyurusu yaparak makamın ciddiyetini gölgelemekle beraber birçok tartışmaya da yol açmıştır.

Not 2: Yakın tarihte hiçbir siyasetçi yaptığı yanlışı kabul edip istifasını duyurmamıştır. Bu sebeple bu istifa duyurusu her ne kadar sokağa çıkma yasağının açıklanma şeklindeki gibi yanlış olsa da ilk niteliği taşımaktadır. Yasağın başlamasına iki üç saat kala açıklanan karar ile yasağın bitmesine iki üç saat kala açıklanan istifa kararın ortak noktası halkı sokağa dökmek olmuştur. Türkiye yaşanılanlar bakımından koca bir Karadeniz fıkrasıdır. Güldürürken düşündüren düşündürürken NE ALAKA YA dedirten cinsten bir fıkra.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir